İnsan hem kendine hem de çevresine sorun olmayı varlık sebebi saydığı için yerine göre toplumsal, kimi zaman da doğal felaketlere yol açıyor…
Bıyık, parka ve…
Başlıktaki ‘bıyık’; Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in, 2023 yılı bütçesinin görüşüldüğü Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda, “Yazıklar olsun sana, benim vücudumdaki tasarruflar seni ilgilendirmez. Bunun hakkında konuşmak züldür. Siz hayal kırıklığısınız” karşılığını verdiği tartışmadan mülhem ama benim nesil için ‘bıyık’, aşılması, geçilmesi zor bir simgeydi…
‘Çöpçü süpürgesi’ gibi bir bıyığınız varsa sosyalist hatta komünist; hilal gibi yanlardan akan bir bıyığınız varsa milliyetçi ya da muarızlarınız gözünde ‘faşist’ idiniz!
Kitap yazılası türdün uzun hikaye!
‘Parka’ da öyleydi…
Bizim nesil, giyim kuşamdan çok çekti!
Giydiğiniz pantolon ya da parka veya bir başka giysi sizi siyaseten ele veriyordu!
Bu da başka bir yazı konusu olacak türden…
Ben ‘park’a gelmek istiyorum…
İnsani gözlemler…
Son dönemde pek çok dostu kaybetmenin oluşturduğu can derdine düşmüşlük ile sabah/akşam yürümeye başlayınca insana dair gözlemlerim de arttı doğal olarak!
Sabah gördüğüm insanlar genellikle toplu taşıma duraklarına tünemiş haldedir! Yüzlerinde, geçim hatta hayat gailesi vardır.
O yüz ve ruh hali de bir başka yazı konusu…
Akşamüzeri yürüyüşlerimde gördüğüm ise; okuldan dönmüş ya da evden parklara salınmış çocukların neşeli ama bazen gürültü kertesine varan oyun hareketliliği…
Çocuk diyalogları…
Geçenlerde yine bu manzaraya sahip parkta yürürken mecburen ortalarından geçtiğim çocukların güldüren, düşündüren diyaloglarına tanık oldum.
Duyduklarım dikkatimi çekti…
Diyalogları, basit konular üzerine kurulu ama muhatabına büyük bir ciddiyetle aktarılan öneri, tepki hatta tehdit içerikliydi.
Onları dinledikçe anladım ki; insani tercihler, arzular ve sahip olma duygusu her yaşta var…
Boyu ve belli ki yaşı da hepsinden büyük olan bir kız, “Toplanın” dedi ve talimatı verdi:
-Ağaç kapmaca oynayacağız…
Bendeniz sağlık için adımlarımı hızlandırırken çocuklar yürüyüş yolunun kenarındaki ağaçları paylaştı…
Yürüyüş yolu kısa olduğu için gidiş dönüşlerde sıkça gözleyebiliyordum çocukları…
Oyun alanı civarında bir ağacı kapamadığı için açıkta kalan biri, kendinden daha küçük bir çocuğu itekleyerek ağaca sahip oldu!
Kendi kendime, “Bu oyun, ağaç kapmaca değil köşe kapmaca” diyerek, gündelik hayatta tutulan köşeler için ‘harcanan emek’ geldi hatırıma!
Müdahale etmeden yürüdüm…
Birkaç tur sonra aynı çocuk, parkın su saati ve sulama mekanizmasının bulunduğu, üzeri demir kapak ve büyükçe bir kilit ile kapalı küçücük yapının üzerinde duran arkadaşını tehdit ediyordu:
-Aslanım burası benim evim demedim mi? İn aşağıya…
Arkadaşının haşin bakışı ve sert tavrından ürkmüş olmalı ki indi çocuk…
Amiyane tabirle, ‘çökme’ denen mafya yöntemi geldi hatırıma…
Sonrası da var…
Aklıma bir soru takıldı yürürken:
-Sosyalizm neden çöktü?
Cevabını parkta buldum:
-Sosyalizm; kapitalizmin çözdüğü insana özgü yasal ya da vahşi ve azgın yöntemlerle mal/mülk sahibi olma arzusunu ıskalamış; ütopik bir ‘proleterya diktatörlüğü’ peşine düşmüştü.
İşte o proleteryayı oluşturan yoksullar komünizmi yıktı, sosyalizmi sildi yeryüzünden!
Bugün kapitalizmin ağababaları proleterya için önerilerde bulunuyor:
-Marks’ı anlayıp, sosyalizmi inceleyip, vahşi kapitalizmden uzaklaşıp yoksul ve geniş kitlelerle daha adil bir paylaşımın yolunu bulmalıyız.
Dünyada Bil Gates, Türkiye’de Ali Koç bunu terennüm eden isimlerin başında geliyor…
Önemli olan sonuç diyorsanız, sonuç:
-Aynı tas aynı hamam!
Haklısınız, “Hamama giren terler” ama “Eski tas eski hamam” örneğini oluşturan ‘eski’lerden biri yenilenmezse yandı gülüm keten helva!
Parkta yürürken çocuklar sayesinde sistemi sorguladım, sosyalizmi yıktım ve kapitalizme teslim oldum ya; helal olsun bana!