Mirati Madak
Köşe Yazarı
Mirati Madak
 

Halimiz (H)arap!

‘Cehaletten yarar umulur mu?’ sorusu sorunlu bir sorudur! Tutarlı bir yanıtı da yok gibidir. Zorlama bir değerlendirmeyle, dünyadaki bunca gelişmeye karşın, ısrarla geriye yaslanmak, geleceği inşa etmektense, geçmişi tartışarak günceli heba etmeyi yığınsal bir cehalet sayabiliriz. Sorunsallar üzerinden siyaset devşirenler, abartılı kalabalıkların bilimsel bilgiyle eğitilerek bilinçli toplumlara dönüşmesini engellemeyi amaç edinmişlerdir. Yurttaşlarını ekonomik ve toplumsal gerilik nedeniyle, temel gereksinimlerini bile karşılayamaz duruma düşürüp yardıma bağımlı kılmak, müsebbiplerin kurnazca uyguladıkları bir yoldur. Bu sayede siyaseten hak ve özgürlük aramayan -arayamayan- kitleleri yetinmeye alıştırarak bir parçası oldukları sömürü düzeninde paylarını almayı sürdürebileceklerdir. Ülkemiz betimlenirken “yedi iklim dört köşe” klişesiyle özetlenirdi. Güzellik denilince, belleğimizde beliren yurdumuz, ana kucağı, baba ocağı yakınlığında ve sevecenliğinde göğsümüzü kabartırdı. Dış etkilerden arındırılmış bir değerlendirmeyle, ülkemiz eğitimli gençlerini, bu ülkeden gidip başka yerlerde gelecek kurma özlemine yönelten nedensellikler artıyor. Buna karşılık, failler böylesi bir durumdan yarar umar tavırlarını sergilemekten öte, artırmanın da yolarını arıyor havasındalar! Bilgisizlikten yarar devşirip çoğalan yoksul kesimlerle muktedirliklerini pekiştirme uğraşındaki anlayış, yönetim aygıtı uğruna etik dışı her yolu deneyeceğe benziyor. Gücünün bir bölümünü karşıtlarının parçalı, dağınık, iç çekişmeli davranışlarından alan, yalan gerçek ne varsa kullanan, bütün insani değerleri bile zimmetine geçirmeye çabalayan bu amorf oluşum, karşısına çıkan bütün yapıları yıkma peşinde. Kuşkularımızı artıran olaylar da kör parmağım gözüne diyebileceğimiz kerteye geldi. Anavatanımızda, geliş nedenleri tartışmalı olanlarla birlikte on milyon göçmene bakıyoruz! Bu rakam dünyanın neresinde olursa olsun, mevcut demografiyi değiştirecek nicelikte... Yakın gelecekte bu olgulara ilişkin olumsuz durumların yaşanmayacağını varsaymamak aptallıktan öte bir aymazlık. Kendi üniversite mezunlarına bile iş bulmaktan aciz bir sistemin, bunu umursamıyor görünmesi pek hayra alamet değil. Her şeyiyle kendini dışarıya bağımlı kılan, bütün birikimleri ve kazanımları har vurup savuran bu uygulamalar, geleceğe umutla bakmamıza engel; her gelene kucak açma politikası tek kelimeyle felakettir. İç ve dış etkenlerle, hesapsız kitapsız keyfi düzenlemelerle işin geldiği sonuç pek iç açıcı değil. Baksanıza her taraftan tehditlere maruz kalan Anadolu, tekil bir düşüncenin boyunduruğu altında kıvranıyor. Geleceği yitirtilmiş bir toplumu geçmişin argümanlarıyla dizginleme çabasıysa eşyanın tabiatına aykırı. Böyle dönemlerde duyarlı insanların algıları başka türlü çalışıyor… Acaba yüz yıllardır kotarılmaya çalışılan Amerika destekli göçmen politikalarıyla sinsi bir işgal mi tezgâhlanıyor? Bu güzelim topraklar, bize Etrak-ı bi-idrak diyen necip kavme Müslüman kardeşliği adına peşkeş mi çekiliyor. Petro dolarlar, Arap sermayesi ve milyonlarca topraklarına dönmeyi düşünmeyen Arap sığınmacı, size çok masum görünüyor mu? Acaba Türklerin akıllı usluları yılıp kaçsın, alan mültecilere kalsın mı deniliyor? Lütfen son gelişmeler ışığında değerlendirin.
Ekleme Tarihi: 28 Nisan 2022 - Perşembe

Halimiz (H)arap!

‘Cehaletten yarar umulur mu?’ sorusu sorunlu bir sorudur! Tutarlı bir yanıtı da yok gibidir. Zorlama bir değerlendirmeyle, dünyadaki bunca gelişmeye karşın, ısrarla geriye yaslanmak, geleceği inşa etmektense, geçmişi tartışarak günceli heba etmeyi yığınsal bir cehalet sayabiliriz. Sorunsallar üzerinden siyaset devşirenler, abartılı kalabalıkların bilimsel bilgiyle eğitilerek bilinçli toplumlara dönüşmesini engellemeyi amaç edinmişlerdir. Yurttaşlarını ekonomik ve toplumsal gerilik nedeniyle, temel gereksinimlerini bile karşılayamaz duruma düşürüp yardıma bağımlı kılmak, müsebbiplerin kurnazca uyguladıkları bir yoldur. Bu sayede siyaseten hak ve özgürlük aramayan -arayamayan- kitleleri yetinmeye alıştırarak bir parçası oldukları sömürü düzeninde paylarını almayı sürdürebileceklerdir. Ülkemiz betimlenirken “yedi iklim dört köşe” klişesiyle özetlenirdi. Güzellik denilince, belleğimizde beliren yurdumuz, ana kucağı, baba ocağı yakınlığında ve sevecenliğinde göğsümüzü kabartırdı. Dış etkilerden arındırılmış bir değerlendirmeyle, ülkemiz eğitimli gençlerini, bu ülkeden gidip başka yerlerde gelecek kurma özlemine yönelten nedensellikler artıyor. Buna karşılık, failler böylesi bir durumdan yarar umar tavırlarını sergilemekten öte, artırmanın da yolarını arıyor havasındalar! Bilgisizlikten yarar devşirip çoğalan yoksul kesimlerle muktedirliklerini pekiştirme uğraşındaki anlayış, yönetim aygıtı uğruna etik dışı her yolu deneyeceğe benziyor. Gücünün bir bölümünü karşıtlarının parçalı, dağınık, iç çekişmeli davranışlarından alan, yalan gerçek ne varsa kullanan, bütün insani değerleri bile zimmetine geçirmeye çabalayan bu amorf oluşum, karşısına çıkan bütün yapıları yıkma peşinde. Kuşkularımızı artıran olaylar da kör parmağım gözüne diyebileceğimiz kerteye geldi. Anavatanımızda, geliş nedenleri tartışmalı olanlarla birlikte on milyon göçmene bakıyoruz! Bu rakam dünyanın neresinde olursa olsun, mevcut demografiyi değiştirecek nicelikte... Yakın gelecekte bu olgulara ilişkin olumsuz durumların yaşanmayacağını varsaymamak aptallıktan öte bir aymazlık. Kendi üniversite mezunlarına bile iş bulmaktan aciz bir sistemin, bunu umursamıyor görünmesi pek hayra alamet değil. Her şeyiyle kendini dışarıya bağımlı kılan, bütün birikimleri ve kazanımları har vurup savuran bu uygulamalar, geleceğe umutla bakmamıza engel; her gelene kucak açma politikası tek kelimeyle felakettir. İç ve dış etkenlerle, hesapsız kitapsız keyfi düzenlemelerle işin geldiği sonuç pek iç açıcı değil. Baksanıza her taraftan tehditlere maruz kalan Anadolu, tekil bir düşüncenin boyunduruğu altında kıvranıyor. Geleceği yitirtilmiş bir toplumu geçmişin argümanlarıyla dizginleme çabasıysa eşyanın tabiatına aykırı. Böyle dönemlerde duyarlı insanların algıları başka türlü çalışıyor… Acaba yüz yıllardır kotarılmaya çalışılan Amerika destekli göçmen politikalarıyla sinsi bir işgal mi tezgâhlanıyor? Bu güzelim topraklar, bize Etrak-ı bi-idrak diyen necip kavme Müslüman kardeşliği adına peşkeş mi çekiliyor. Petro dolarlar, Arap sermayesi ve milyonlarca topraklarına dönmeyi düşünmeyen Arap sığınmacı, size çok masum görünüyor mu? Acaba Türklerin akıllı usluları yılıp kaçsın, alan mültecilere kalsın mı deniliyor? Lütfen son gelişmeler ışığında değerlendirin.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.