sıyrılıp bedeninden tınısına karışmış sesinin gül yaprakları
çoğalır ıssızlığında mevsimlerin gün düşlerinde buluşup
kıpırtıları düşer gönlüme gün ağarırken öze tutunmalarının
erguvanları kalır biraz yeşil biraz da sarınır kahverengiye
nazlı şafaklar sökülür kavuşmalarından mis kokularla
ağır alımlıdır zaman sınar algılarımızı sabrımızı sınar
güzün bitmez gazeli ah ne hüzündür ki o iner yüreğimize
toprağına bin bir bereketle akar nuru sabah ezanlarının
kim bilir kaç gözyaşı damlamıştır iç yangınlarında yaprağına
ama narin ama eşsiz ama kırgın ama bahtiyar
çılgınca renk açardı göğün damarlarından tutunup sevgiliye
söyle ey can kaç ceviz buluşmuştur ki gül yapraklarıyla
nice yağmurlardan ayazlardan kurtarıp tenlerini
düşüp önüne güneşin hesabını sormadan uzak iklimlerde yaşamanın