Siyah ve beyazın zıtlığına tasarlanmış bir şekilde kendini tekrarlayan ruh hali, yaratıcılığın karalama eskizleri olarak kalır sanki yüzlerinde. Maorilerin, sarmal desenli kutsal bedenlerinin özgürlüğe düşkünlüklerini çok eski bir ritüel olarak izlerler. Soyut bir çekicilik buluşur mekansızlık ve zamansızlıklarda. Karmaşık görünse de süreç, başıboş çizgilere sakladıkları alınyazıları iç odaklarından yansır ağrılı gözlerine. Endişe, çıkmalı teori olmaktan. Ki, yüzlerindeki gölgeler kendi düzenini oluştursun bir süre sonra.
Sürrealist unsurlara teslim edemezler sıradışı saydıkları mahremiyetlerini. Şimdiki zamanda, acele etmeden, kapılmadan yargıya, anı yakalayarak. Sonuçta iyi bakmayı öğreniyorlar her bir zerreye.
Estetiğin meditasyonu ile kabul gören hayat çizgileri alınlarında çok şey ifade eder. Kraliçe tacı takmış edasında kendilerini usul usul keşfederler, yaşama gülümseyerek. Mutlu etmeyen yaşam, yaşam değildir. Yanlış yerleştirilmiş çizgiler silinmez ama minik kusurlarla da mükemmel olunabileceği bilinir. İradeyle yüzleşme çabasıdır her biri. Her şeye hazırlıklı olmak iyileştiricidir. Neden ile sonucu ilişkilendirerek. Altında yatan felsefe, özgürlük ve özgünlük.
İçgüdüsel olarak yapılan her çizim dudağın kıvrımlarından bir yoldur Tanrı’ya. Çerçeve çizilmeden açılan kapı. Astral seyahat gibi. Sanatsal yanın gökyüzünü iç acıcı renklerle kuşatması.
Önceden belirlenmiş bir düşüncenin olması - olmaması gizem koyar gözlerinin derinliklerine. Mavi, gri, kahverengi. Arada bir siyah. Asil renktir sonuçta. Kırmızı ise saçlarına tutunan şiir dizesi. Su kenarlarındaki salkımsöğütlere seslenircesine:
*“Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!”, sarıyı beklerken…
Yaş alırken; yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya kalın ince çizgilerle sıralanmış rakamlar hâlâ korur sırrını. Bu bir meydan okumadır. Başkaldırıdır.
Kimi zaman da her çizgi gerçekmiş gibi bilinçlice - bilinçsizce bir düşünce, bir kelime, bir olay şeklinde iz bırakırlar ki geçtikleri yerlere şaşırtıcı değildir bu.
Ve kendileriyle ilerlerken, hayatı bu kez siyah beyaz olmaktan çıkarma çabası içinde yaşamlarındaki hiçbir anı silmezler. Silmek, yok etmek demektir çünkü.
Bir noktayla başlar dışavurumları ve muhteşem başlangıçlarla geri dönerler yeryüzüne, çizgilerin muntazam akışı halinde…
*Nazım Hikmet