Yoksulluk kader mi?
Yoksulluk, açlığın sınırlarında gezinmek, yaşamak sayılsa da yaşamda kalmaya, yaşama tutunmaya çalışmak çabası sayılabilir.
Zordur, alışılamaz bir durumdur. Dünya'da milyonlarca kişi yoksuldur ve açlık sınırındadır.
Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler verilerine göre, genel nüfusun % 23'ü yoksuldur. Yeni geride bıraktığımız yılda, bu olumsuz sayıya 100 milyonun çok üzerinde nüfus eklenmiştir. Salgından kaynaklanan nedenlerle, bu yılda sayının daha da artacağı öngörülmektedir. Ülkemizde bu kara yazgıdan nasibini bolca almış; yanlış yaklaşım ve uygulamalarla zorluklar ve yoksulluk katlanarak artmıştır. Ülkemizdeki oranlar da korkutucu boyutlara ulaşmıştır. Tüketici Hakları Derneğinin hesaplamalarına göre 2021 yılında açlık sınırında 16 milyon, yoksulluk sınırında 50 milyon insanımız bulunmaktadır!
Bu sürdürülebilir bir durumu çoktan aşmıştır. Buna ülkemizde barındırmak zorunda bırakıldığımız sayısı belirgin olmayan sığınmacıları da eklerseniz, tablo zifiri bir karanlığa dönüşmektedir. Ufukta çözüme yönelik bir umut ışığı görünmemekte, bunca yoksulluk varken ne hikmetse, dolar milyarderlerimizin sayısı da hızla artmaktadır. Bunu hayran yoranlarsa, rüya diye kabus pazarlamaktadır.
Bertrand Russell "Endüstri devriminden sonra, hala bir yoksulluktan söz ediliyorsa, bu organize bir aptallığın sonucudur." diyor.
Üzerinde düşünülmesi gereken bir söz değil mi? Karamsar bir tablo çizdiğimin farkındayım. Konuyu babamdan dinlediğim, bir anıyla kapatayım. Hamallıkla geçinen saf bir adamcağıza, kefil olarak bir senede parmak bastırmışlar. Senet ödenmeyince, garibimin evine haciz gelmiş. Ne ki icra memurları, evde para edecek bir eşya bulamayınca elleri boş dışarı çıkarken adamcağız, utangaç bir biçimde "Bir gününü gördük fakirlik." demiş acı acı gülümseyerek... Unutmadan söyleyeyim; lise yıllarımızda duvarlara yazdığımız bir slogan şöyleydi: Yoksulluk kader değildir!
Ekleme
Tarihi: 27 Ocak 2022 - Perşembe
Yoksulluk kader mi?
Yoksulluk, açlığın sınırlarında gezinmek, yaşamak sayılsa da yaşamda kalmaya, yaşama tutunmaya çalışmak çabası sayılabilir.
Zordur, alışılamaz bir durumdur. Dünya'da milyonlarca kişi yoksuldur ve açlık sınırındadır.
Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler verilerine göre, genel nüfusun % 23'ü yoksuldur. Yeni geride bıraktığımız yılda, bu olumsuz sayıya 100 milyonun çok üzerinde nüfus eklenmiştir. Salgından kaynaklanan nedenlerle, bu yılda sayının daha da artacağı öngörülmektedir. Ülkemizde bu kara yazgıdan nasibini bolca almış; yanlış yaklaşım ve uygulamalarla zorluklar ve yoksulluk katlanarak artmıştır. Ülkemizdeki oranlar da korkutucu boyutlara ulaşmıştır. Tüketici Hakları Derneğinin hesaplamalarına göre 2021 yılında açlık sınırında 16 milyon, yoksulluk sınırında 50 milyon insanımız bulunmaktadır!
Bu sürdürülebilir bir durumu çoktan aşmıştır. Buna ülkemizde barındırmak zorunda bırakıldığımız sayısı belirgin olmayan sığınmacıları da eklerseniz, tablo zifiri bir karanlığa dönüşmektedir. Ufukta çözüme yönelik bir umut ışığı görünmemekte, bunca yoksulluk varken ne hikmetse, dolar milyarderlerimizin sayısı da hızla artmaktadır. Bunu hayran yoranlarsa, rüya diye kabus pazarlamaktadır.
Bertrand Russell "Endüstri devriminden sonra, hala bir yoksulluktan söz ediliyorsa, bu organize bir aptallığın sonucudur." diyor.
Üzerinde düşünülmesi gereken bir söz değil mi? Karamsar bir tablo çizdiğimin farkındayım. Konuyu babamdan dinlediğim, bir anıyla kapatayım. Hamallıkla geçinen saf bir adamcağıza, kefil olarak bir senede parmak bastırmışlar. Senet ödenmeyince, garibimin evine haciz gelmiş. Ne ki icra memurları, evde para edecek bir eşya bulamayınca elleri boş dışarı çıkarken adamcağız, utangaç bir biçimde "Bir gününü gördük fakirlik." demiş acı acı gülümseyerek... Unutmadan söyleyeyim; lise yıllarımızda duvarlara yazdığımız bir slogan şöyleydi: Yoksulluk kader değildir!
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.