İmza: Bir Tost
Kentte herkesin konuştuğu, ünü büyük bir hızla yayılan Ankara’nın en özel tost markasını kuran genç girişimci Beril Anaç; ‘İmza: Bir Tost’u ve 3 çocukla başarıya ulaşan kariyerini anlattı
Babamın Rüzgarlı Sokak’ta gazetecilik yaptığı yılları düşününce, kimi zaman birlikte gittiğimiz sokakta bulunan Çankırı Caddesi’nden girişin başlarındaki küçük fakat büyük ilgi gören büfede yediğim tostlar, sandviçler çocukluk anılarımın mutluluk veren anlarını oluşturur.
Rüzgarlı Sokak havasını solumuş biri olarak o günlerin mutluluk veren ortamında bir hayalimiz oluştu: Başkente yakışır bir Ankara gazetesi çıkarmak.
O mütevazı büfede yediğim tostlar ve meyve suları ile beslenen hayalimizi de gerçekleştirdik ve bir Ankara markası olarak ANKHABER’in başkente kazandırdık.
İşte bu hayalin benzerini gerçekleştirenlerden biri de Beril Anaç oldu. Kurduğu ve bir Ankara markasına dönüştürdüğü “İmza: Bir Tost”u ve hayallerini gerçekleştirme öyküsünü kendisiyle konuştuk.
Ankara’da yolu düşen, karnı doyan herkes ve bu lezzeti tadanların paylaştığı insanlar, sunumundan tadına “İmza: Bir Tost”u konuşuyor.
Üç çocuk annesi genç bir kadın olan Beril Anaç, mutlu ve huzurlu hayatın hazzının 15 yıllık iş tecrübesiyle birleştirerek başlıyor işe. Büyüdüğü evdeki kalabalık sofraların benzerini ama daha büyüğünü kuruyor Ankaralılara…
Özel sunuş ve farklı tatlarıyla kısa sürüdü bir markaya dönüşüyor “İmza: Bir Tost”.
Biz sorduk, Beril Anaç da, İmza: Bir Tost’un başarı yolculuğunu ANKHABER’e şöyle anlattı…
-Kendinizden ve markanın yolculuğundan bahseder misiniz?
1985 yılında Ankara’da doğdum. Bu kentte yaşamamın ve büyümemin etkisiyle Ankara’ya çok bağlıyım. Kentin sofra düzenini, kültürünü ailem sayesinde iyi bilirim. Kalabalık sofraların kurulduğu, çok fazla misafirin ağırlandığı bir evde büyüdüm. TED Ankara Koleji gibi büyük bir okulda okumanın verdiği sosyal çevre buna katıldı. Sonrasında Gazi İktisat bölümünü kazandım ve hep iş hayatının içinde bulundum. Farklı projelerde görev aldım ve profesyonel iş dünyasında da özellikle yönetici olarak görevler yaptım. Global markalarda edindiğim deneyimlerle bu sektöre bir hazırlık süreci yaşadım adeta. Tüm bunlar olurken evlendim, ikiz bebeklerim oldu. Erken doğum yaptım ve prematüre bebek sahibi oldum. Bu dönemde sosyal medyayı çok aktif kullanmaya başladım. Kendi hesabımda yaşadıklarımı paylaştım, takipçilerim arttı. Bebekler büyüdükçe de daha fazla dikkat çektim. Herkes yediği yemeği paylaşırken benim kafamdaki iş kurma fikri ve bunu nasıl pazarlayabileceğim konusunda fikirler oluştu. Tüm bunların birleşimiyle, aileden gördüğüm sofra kültürü, iş deneyimlerinde gördüğüm ekip yönetimi ve profesyonel mutfakla ilgili deneyimlerim aynı zamanda kendi ürettiğim konseptin birleşimiyle “İmza: Bir Tost’ çıktı ortaya.
-Sizin eseriniz olan bir marka mı oldu?
Profesyonel bir destek almadım ilk başta. Aklımda olan bir konseptti. Biz Çayyolu bölgesinde oturuyorduk. Tosta karşı ilgim vardı. Örneğin başka bölgelere tost yemeye giderdik. Çayyolu’nda niye bir tostçu yok diye düşünüyorduk. Dijital pazarlamaya ilgim arttıkça şunu fark ettim. İnsanlar yediğini paylaşmayı seviyor ama bunu güzel bir şekilde sunmanız lazım. Her hangi bir yemeği de koymuyorlar. İyi bir sunum olmalı ya da hiçbir yerde bulunamamalı veya Türkiye’de ilk defa yapılan bir şey olmalıydı. Tost yapmayı çok seviyordum ama iki ekmeğin arasında olan bir ürün ve içindekileri göremiyorsunuz. Profesyonel bir iş yapmam gerekiyordu. Bunu insanlarla nasıl paylaşırım diye düşünürken gece yarısı konsept aklıma geldi: “Her zamanki gibi harika görünüyorsun… İmza: Bir Tost”… Markanın doğuşu bir gece yarısı aklıma gelen bu sözle başladı.
Sıkıcı geçen günlerde yemek yerken mutluluğu nasıl aşılayabiliriz? İşte böyle… Marka kendi kendini pazarlayan bir modele dönüştü. İnsanlar yemek yedi, fotoğraf çekti ve paylaştı… Bunun için biz bir yarışma yapmadık, bir rica da bulunmadık. İnsanlar fotoğraf çekip paylaştı. Paylaşımı görenler geldi, sosyal medya fenomenleri gelmeye başladı ve burada bir kadın var ne yapıyor tek başına merakı oldu. Kurumsal bir şirketten istifa etmiş, nasıl istifa etmiş diye hikaye de çekici geldi. Gordion AVM’nin yanındaki küçücük dükkanda birkaç hafta sonra kuyruklar oluşmaya başladı. Benimle birlikte bir ustamız çalışmaya başladı ilk başta. Hesap makinesi ile hesap alan, temizlik yapan, sipariş alan bir insandım. Ekip genişlemeye başladı ve kısa sürede 30 kişilik, 4 şubeli bir işletme olduk 2 yıl gibi kısa bir sürede.
-Bu gelişme bekleniyor muydu?
O zamanın şartlarıyla hızlıca şube açabileceğimi düşünüyordum ama kâr edeceğimi tahmin etmiyordum. Hızlı bir şekilde ünlü olduk. Bu kadar hızlı olacağını düşünmemiştim.
-Tostun basit gibi görünen ama her öğün yenen bir ürün olması işinizi kolaylaştırdı diyebilir miyiz?
Evet, insanları çekmeye çok müsaitti. Ama biz gelen insanları mutlu etmeliydik. İnsanlar bir kere gelir ama mutlu olmazsa bir daha gelmez. Biz çok kaliteli malzeme kullandık. Her müşterimizle sohbet ederek ilgilendik. Yüzde yüz dana eti, tamamen tereyağı kullanarak, insanların çocuklarına gönül rahatlığıyla yedirebilecekleri kaliteli ürünler oluşturduk. Biri yalnız başına gittiğinde kendini kötü hissetmeyeceği ya da bebekli bir annenin bebeğin yerleri kirlettiğinde insanların sana surat yapmayacağı bir marka olsun istedim. Bunu ekibimize anlattık, herkese eşit ve sempatik yaklaşımı anlattım. Hem konsept hem ilgi, alaka hem de kaliteli malzemeyle iyi içerik ve standart bir lezzet birleştiği zaman uğrak yeri olmaya başladık. İnsanların birbirine yer verdiği bir markayız. 12 sandalye ile başlamıştık işe… Pandemi öncesi masalarını paylaştı müşterilerimiz. Aynalı bar konseptini Ankara kültürü için yaşatmaya çalıştık ve aslında tüm planımız tuttu, beğenildik, takip edildik…
-Tek yönetici siz misiniz? İş nasıl ilerliyor?
İmza: Bir Tost’ta işler iyi gittikçe ve hızlı bir büyüme yaşanınca işlere yetişemez oldum. Önce erkek kardeşim ve eşimin kız kardeşi yardımcı olmaya başladı. İş iyi gidince onlar farklı şubelerin müdürleri oldu. Eşim destek olmaya başladı finans işlerinde. Tabi dördümüz de yetmeyince profesyonel olarak büyüdük. 4 işletme müdürü, ustabaşı ve diğer ekip üyeleri var. Kız kardeşim insan kaynakları ve eğitim süreçlerinden sorumlu. Erkek kardeşim maliyet kontrolü ve menü standardizasyonundan sorumlu. Ben de genel operasyonun tamamına bakıyorum. Üçüncü bebeğimi doğurmuştum ve aylık ağırladığımız insan sayısı 20 bin kişiyi bulmuştu. Bu yoğunluğa tek başıma yetişmem mümkün değildi.
-Markanın yeni hedefleri neler?
Şubelerimizi kendimiz açıyoruz. Gönlümüzden geçen bu işi daha fazla yerde bulundurmak ve sonuçta birileriyle birlikte oldukça büyüyebilecek bir iş. Bayilik için net bir kararımız yok şu an için. Şube sayımızı arttırmak istiyoruz tabi. Yurt dışı planlarımız da olabiliyor ama şu an pandemi sürecinde araştırmalarımız devam ediyor. Fiziksel olarak kontrol etmek kolay değil. Konsepti biraz dönüştürebilirsek tost her yerde yenilebilecek bir ürün. Bir sürü dil konuşabilen bir ürün. O yüzden global olarak da büyümesi çok mümkün, umarım olur.
-Bu hızlı tempo içinde sosyal medyayı yoğun bir şekilde kullanmak gerekiyor. Ayrıca aileye, personele de zaman ayırmak gerekiyor. Hayatın nasıl gidiyor? Her şeye nasıl zaman ayırıp yönetebiliyorsun?
Sosyal medya hobi gibi görünmekle birlikte beni çok besliyor. Çok farklı beklenti ve farklı tüketim yetenekleri olan insanlarla sohbet ediyorum. Bu kadar geniş perspektif insanla iletişim kurabileceğim tek yer sosyal medya. Bu kaynağı doğru kullandığıma inanıyorum. Benim için reklam yapma mecrası değil. İşimle ilgili yeni trendleri takip ediyorum, yeni tüketim isteklerini takip ediyorum. İşimi nasıl geliştirebileceğimi görüyorum. Tüm dünyayı bir ekranda geziyorsunuz. Yeni kaynaklara ulaşma noktasında işime yarıyor. Kendi hesabım daha eski olduğu için onu da aktif kullanıyorum. Birden fazla işi yapabildiğimi göstermek ve örnek olmak benim için gurur kaynağı. Çok iyi şartlarda çalışıyordum ama hayalimdi kendi işimi, markamı yaratmak. Bunun sonucunda iyi bir şeyler yapmak, insanlara ekmek vermek aynı zamanda da sizi tanımayanlara ilham vermek gururlu bir durum. Bu beni büyütüyor ve geliştiriyor. Bu şekilde eve gidince daha güçlü bir anne olarak çocuklarımla iyi vakit geçiriyorum. Onlara bir masal bile anlatırken bunlardan besleniyorum. Gün içinde yaşadıklarım beni iyi besliyor ve bunu ailemle paylaşıyorum, onlarla gün içinde yaşadıklarımızı anlatıyoruz. İş hayatımın anneliğime de iyi geldiğine inanıyorum.
-Ürünler nasıl oluştu, gelişti?
Menümüz 2 farklı bölümden oluşuyor. İsimleri de komik ve eğlencelidir ürünlerin. Bir kısmı bildiğin tostlar, klasik hepimizin yediği tost çeşitleri. Diğer kısmı da bilmediğin tostlardan oluşuyor. Yöresel meşhur ürünler de var için de. İlk menüyü kendim belirlemiştim. Sonrasında ekip olarak aile ortamında çalıştığımız için… Yıllık olarak yarışma yapıyoruz ve tüm ekip arkadaşlarımız kendi tost reçetesini hazırlıyor. Malzemeleri temin ediyoruz ve damak tadına inandığımız müşterilerden bir jüri oluşturuyoruz. Arkadaşlarımız kafalarındaki tostu kendi yapıyor ve ismiyle birlikte sunuyorlar. ‘Düşenin tostu’ ‘Dostlar sağ olsun’ gibi isimler bulunuyor, ürün oylanıyor. İlk 3 ürün her yıl menümüze ekleniyor.
-Kenarda bekleyen, piyasaya sürülmeyi bekleyen yeni ürünler var mı?
Herkes saklıyor kafasındaki tostu ve menümüze yıllık yeni 3 tost ekleniyor… Gizli ve aksiyonlu; heyecanlı bir aktivite aslında. Bazen müşterilerimiz de fikirler veriyor. Mesaj fikri verenler oluyor. Müşterilerimiz arasında da en iyi tost mesajı yarışması yapıyoruz.
-Evdeki sofradan kentle iç içe olmuş bir Ankara markasına geçişin yolculuğu aslında…
Evet doğru… Ben kentteki eski markalarla büyüdüm. Ailem anlatırdı ve bu beni etkilerdi. Mesela Rus Salatası’nı hazır almıyoruz. Eski tarife göre bol patatesli, az mayonezli, malzemesini kendimiz elde kesip haşlıyoruz. Sosisli sandviçi iyi bir ızgara ile yapmaya gayret gösteriyoruz. Açık mutfak seçmemizin nedeni de eski büfelerden esinlenmek aslında. Çok modern bir hava istemedik aslında.
[caption id="attachment_15976" align="alignnone" width="907"] Kentte herkesin konuştuğu, ünü büyük bir hızla yayılan Ankara’nın en özel tost markasını kuran genç girişimci Beril Anaç; ‘İmza: Bir Tost’u ANKHABER Medya Haber Müdürü Orhan Kemal Erkılıç'a anlattı.[/caption]
-Hayalini gerçekleştirmek isteyenler, bunun için iş kurma fikri olanlar ilk ne yapmalı?
Bir işe kafa yoruyorsanız bu konuda gerçekten çok iyi bir fikriniz zaten oluyor. Ya da bazen şöyle olabiliyor; bir şey yapma isteğin oluyor ama ne yapacağını bilmiyorsun. Bazen süreçle gelişiyor fikrin. Edindiğim deneyimleri kendi bünyemle birleştirip, sektörlerdeki ya da tüketim açıklarını görme fırsatım oldu. Örneğin bir yerde çalışırken de açığı görüp bir iş kurmanız çok mümkün. O yüzden herkesin algıları çok açık olmalı. Etrafı iyi gözlemlemeli. Çok yönlü olmak ve düşünmek insanlarla iletişim halinde olmak önemli. Ben dijital pazar yerlerinin çok satan ürünlerini incelerim. Tüketim talebi çok yönlü bir şey. Bu hafta en çok tüketim talebi olan ürün 5 litrelik yağ olabiliyor ama bir gün de tornavida seti olabiliyor. Tüketim talebini görmek, insanları tanımak, interneti doğru kullanmak çok önemli. Her bilgiye ulaşabilirsiniz ve kendinizi geliştirebileceğiniz çok imkan var. O yüzden en basit yerden bile ne fayda sağlayacağınızı bulmalısınız. Ben hep bunu anlatıyorum. İmkanları ve zamanı iyi kullanmak gerekiyor. Bilmeden bir şey yapmayı doğru bulmuyorum ama… Ben 15 yıllık iş deneyiminden sonra bu işe imza attım. Her noktasını, her şeyini bildiğim için başladım. İyi bilmek lazım. Hemen bir işe başlamak doğru değil. Maddi kaynak önemli ama zaman da çok önemli bir kaynak. Niye boşa gitsin, iyi değerlendirmek lazım. Ve hakkımız iyi kullanmamız lazım…
-Yeni girişimcilere nasıl bir mesaj verirsin?
Özellikle KOSGEB’in ciddi destek programları var. İş kurulacak alanla ilgili de iyi araştırma yapmak lazım. Doğru kaynaklarla irtibat halinde olmak lazım. Kongreler oluyor onlara gitmek gerekiyor.
Ekleme
Tarihi: 30 Aralık 2021 - Perşembe
İmza: Bir Tost
Kentte herkesin konuştuğu, ünü büyük bir hızla yayılan Ankara’nın en özel tost markasını kuran genç girişimci Beril Anaç; ‘İmza: Bir Tost’u ve 3 çocukla başarıya ulaşan kariyerini anlattı
Babamın Rüzgarlı Sokak’ta gazetecilik yaptığı yılları düşününce, kimi zaman birlikte gittiğimiz sokakta bulunan Çankırı Caddesi’nden girişin başlarındaki küçük fakat büyük ilgi gören büfede yediğim tostlar, sandviçler çocukluk anılarımın mutluluk veren anlarını oluşturur.
Rüzgarlı Sokak havasını solumuş biri olarak o günlerin mutluluk veren ortamında bir hayalimiz oluştu: Başkente yakışır bir Ankara gazetesi çıkarmak.
O mütevazı büfede yediğim tostlar ve meyve suları ile beslenen hayalimizi de gerçekleştirdik ve bir Ankara markası olarak ANKHABER’in başkente kazandırdık.
İşte bu hayalin benzerini gerçekleştirenlerden biri de Beril Anaç oldu. Kurduğu ve bir Ankara markasına dönüştürdüğü “İmza: Bir Tost”u ve hayallerini gerçekleştirme öyküsünü kendisiyle konuştuk.
Ankara’da yolu düşen, karnı doyan herkes ve bu lezzeti tadanların paylaştığı insanlar, sunumundan tadına “İmza: Bir Tost”u konuşuyor.
Üç çocuk annesi genç bir kadın olan Beril Anaç, mutlu ve huzurlu hayatın hazzının 15 yıllık iş tecrübesiyle birleştirerek başlıyor işe. Büyüdüğü evdeki kalabalık sofraların benzerini ama daha büyüğünü kuruyor Ankaralılara…
Özel sunuş ve farklı tatlarıyla kısa sürüdü bir markaya dönüşüyor “İmza: Bir Tost”.
Biz sorduk, Beril Anaç da, İmza: Bir Tost’un başarı yolculuğunu ANKHABER’e şöyle anlattı…
-Kendinizden ve markanın yolculuğundan bahseder misiniz?
1985 yılında Ankara’da doğdum. Bu kentte yaşamamın ve büyümemin etkisiyle Ankara’ya çok bağlıyım. Kentin sofra düzenini, kültürünü ailem sayesinde iyi bilirim. Kalabalık sofraların kurulduğu, çok fazla misafirin ağırlandığı bir evde büyüdüm. TED Ankara Koleji gibi büyük bir okulda okumanın verdiği sosyal çevre buna katıldı. Sonrasında Gazi İktisat bölümünü kazandım ve hep iş hayatının içinde bulundum. Farklı projelerde görev aldım ve profesyonel iş dünyasında da özellikle yönetici olarak görevler yaptım. Global markalarda edindiğim deneyimlerle bu sektöre bir hazırlık süreci yaşadım adeta. Tüm bunlar olurken evlendim, ikiz bebeklerim oldu. Erken doğum yaptım ve prematüre bebek sahibi oldum. Bu dönemde sosyal medyayı çok aktif kullanmaya başladım. Kendi hesabımda yaşadıklarımı paylaştım, takipçilerim arttı. Bebekler büyüdükçe de daha fazla dikkat çektim. Herkes yediği yemeği paylaşırken benim kafamdaki iş kurma fikri ve bunu nasıl pazarlayabileceğim konusunda fikirler oluştu. Tüm bunların birleşimiyle, aileden gördüğüm sofra kültürü, iş deneyimlerinde gördüğüm ekip yönetimi ve profesyonel mutfakla ilgili deneyimlerim aynı zamanda kendi ürettiğim konseptin birleşimiyle “İmza: Bir Tost’ çıktı ortaya.
-Sizin eseriniz olan bir marka mı oldu?
Profesyonel bir destek almadım ilk başta. Aklımda olan bir konseptti. Biz Çayyolu bölgesinde oturuyorduk. Tosta karşı ilgim vardı. Örneğin başka bölgelere tost yemeye giderdik. Çayyolu’nda niye bir tostçu yok diye düşünüyorduk. Dijital pazarlamaya ilgim arttıkça şunu fark ettim. İnsanlar yediğini paylaşmayı seviyor ama bunu güzel bir şekilde sunmanız lazım. Her hangi bir yemeği de koymuyorlar. İyi bir sunum olmalı ya da hiçbir yerde bulunamamalı veya Türkiye’de ilk defa yapılan bir şey olmalıydı. Tost yapmayı çok seviyordum ama iki ekmeğin arasında olan bir ürün ve içindekileri göremiyorsunuz. Profesyonel bir iş yapmam gerekiyordu. Bunu insanlarla nasıl paylaşırım diye düşünürken gece yarısı konsept aklıma geldi: “Her zamanki gibi harika görünüyorsun… İmza: Bir Tost”… Markanın doğuşu bir gece yarısı aklıma gelen bu sözle başladı.
Sıkıcı geçen günlerde yemek yerken mutluluğu nasıl aşılayabiliriz? İşte böyle… Marka kendi kendini pazarlayan bir modele dönüştü. İnsanlar yemek yedi, fotoğraf çekti ve paylaştı… Bunun için biz bir yarışma yapmadık, bir rica da bulunmadık. İnsanlar fotoğraf çekip paylaştı. Paylaşımı görenler geldi, sosyal medya fenomenleri gelmeye başladı ve burada bir kadın var ne yapıyor tek başına merakı oldu. Kurumsal bir şirketten istifa etmiş, nasıl istifa etmiş diye hikaye de çekici geldi. Gordion AVM’nin yanındaki küçücük dükkanda birkaç hafta sonra kuyruklar oluşmaya başladı. Benimle birlikte bir ustamız çalışmaya başladı ilk başta. Hesap makinesi ile hesap alan, temizlik yapan, sipariş alan bir insandım. Ekip genişlemeye başladı ve kısa sürede 30 kişilik, 4 şubeli bir işletme olduk 2 yıl gibi kısa bir sürede.
-Bu gelişme bekleniyor muydu?
O zamanın şartlarıyla hızlıca şube açabileceğimi düşünüyordum ama kâr edeceğimi tahmin etmiyordum. Hızlı bir şekilde ünlü olduk. Bu kadar hızlı olacağını düşünmemiştim.
-Tostun basit gibi görünen ama her öğün yenen bir ürün olması işinizi kolaylaştırdı diyebilir miyiz?
Evet, insanları çekmeye çok müsaitti. Ama biz gelen insanları mutlu etmeliydik. İnsanlar bir kere gelir ama mutlu olmazsa bir daha gelmez. Biz çok kaliteli malzeme kullandık. Her müşterimizle sohbet ederek ilgilendik. Yüzde yüz dana eti, tamamen tereyağı kullanarak, insanların çocuklarına gönül rahatlığıyla yedirebilecekleri kaliteli ürünler oluşturduk. Biri yalnız başına gittiğinde kendini kötü hissetmeyeceği ya da bebekli bir annenin bebeğin yerleri kirlettiğinde insanların sana surat yapmayacağı bir marka olsun istedim. Bunu ekibimize anlattık, herkese eşit ve sempatik yaklaşımı anlattım. Hem konsept hem ilgi, alaka hem de kaliteli malzemeyle iyi içerik ve standart bir lezzet birleştiği zaman uğrak yeri olmaya başladık. İnsanların birbirine yer verdiği bir markayız. 12 sandalye ile başlamıştık işe… Pandemi öncesi masalarını paylaştı müşterilerimiz. Aynalı bar konseptini Ankara kültürü için yaşatmaya çalıştık ve aslında tüm planımız tuttu, beğenildik, takip edildik…
-Tek yönetici siz misiniz? İş nasıl ilerliyor?
İmza: Bir Tost’ta işler iyi gittikçe ve hızlı bir büyüme yaşanınca işlere yetişemez oldum. Önce erkek kardeşim ve eşimin kız kardeşi yardımcı olmaya başladı. İş iyi gidince onlar farklı şubelerin müdürleri oldu. Eşim destek olmaya başladı finans işlerinde. Tabi dördümüz de yetmeyince profesyonel olarak büyüdük. 4 işletme müdürü, ustabaşı ve diğer ekip üyeleri var. Kız kardeşim insan kaynakları ve eğitim süreçlerinden sorumlu. Erkek kardeşim maliyet kontrolü ve menü standardizasyonundan sorumlu. Ben de genel operasyonun tamamına bakıyorum. Üçüncü bebeğimi doğurmuştum ve aylık ağırladığımız insan sayısı 20 bin kişiyi bulmuştu. Bu yoğunluğa tek başıma yetişmem mümkün değildi.
-Markanın yeni hedefleri neler?
Şubelerimizi kendimiz açıyoruz. Gönlümüzden geçen bu işi daha fazla yerde bulundurmak ve sonuçta birileriyle birlikte oldukça büyüyebilecek bir iş. Bayilik için net bir kararımız yok şu an için. Şube sayımızı arttırmak istiyoruz tabi. Yurt dışı planlarımız da olabiliyor ama şu an pandemi sürecinde araştırmalarımız devam ediyor. Fiziksel olarak kontrol etmek kolay değil. Konsepti biraz dönüştürebilirsek tost her yerde yenilebilecek bir ürün. Bir sürü dil konuşabilen bir ürün. O yüzden global olarak da büyümesi çok mümkün, umarım olur.
-Bu hızlı tempo içinde sosyal medyayı yoğun bir şekilde kullanmak gerekiyor. Ayrıca aileye, personele de zaman ayırmak gerekiyor. Hayatın nasıl gidiyor? Her şeye nasıl zaman ayırıp yönetebiliyorsun?
Sosyal medya hobi gibi görünmekle birlikte beni çok besliyor. Çok farklı beklenti ve farklı tüketim yetenekleri olan insanlarla sohbet ediyorum. Bu kadar geniş perspektif insanla iletişim kurabileceğim tek yer sosyal medya. Bu kaynağı doğru kullandığıma inanıyorum. Benim için reklam yapma mecrası değil. İşimle ilgili yeni trendleri takip ediyorum, yeni tüketim isteklerini takip ediyorum. İşimi nasıl geliştirebileceğimi görüyorum. Tüm dünyayı bir ekranda geziyorsunuz. Yeni kaynaklara ulaşma noktasında işime yarıyor. Kendi hesabım daha eski olduğu için onu da aktif kullanıyorum. Birden fazla işi yapabildiğimi göstermek ve örnek olmak benim için gurur kaynağı. Çok iyi şartlarda çalışıyordum ama hayalimdi kendi işimi, markamı yaratmak. Bunun sonucunda iyi bir şeyler yapmak, insanlara ekmek vermek aynı zamanda da sizi tanımayanlara ilham vermek gururlu bir durum. Bu beni büyütüyor ve geliştiriyor. Bu şekilde eve gidince daha güçlü bir anne olarak çocuklarımla iyi vakit geçiriyorum. Onlara bir masal bile anlatırken bunlardan besleniyorum. Gün içinde yaşadıklarım beni iyi besliyor ve bunu ailemle paylaşıyorum, onlarla gün içinde yaşadıklarımızı anlatıyoruz. İş hayatımın anneliğime de iyi geldiğine inanıyorum.
-Ürünler nasıl oluştu, gelişti?
Menümüz 2 farklı bölümden oluşuyor. İsimleri de komik ve eğlencelidir ürünlerin. Bir kısmı bildiğin tostlar, klasik hepimizin yediği tost çeşitleri. Diğer kısmı da bilmediğin tostlardan oluşuyor. Yöresel meşhur ürünler de var için de. İlk menüyü kendim belirlemiştim. Sonrasında ekip olarak aile ortamında çalıştığımız için… Yıllık olarak yarışma yapıyoruz ve tüm ekip arkadaşlarımız kendi tost reçetesini hazırlıyor. Malzemeleri temin ediyoruz ve damak tadına inandığımız müşterilerden bir jüri oluşturuyoruz. Arkadaşlarımız kafalarındaki tostu kendi yapıyor ve ismiyle birlikte sunuyorlar. ‘Düşenin tostu’ ‘Dostlar sağ olsun’ gibi isimler bulunuyor, ürün oylanıyor. İlk 3 ürün her yıl menümüze ekleniyor.
-Kenarda bekleyen, piyasaya sürülmeyi bekleyen yeni ürünler var mı?
Herkes saklıyor kafasındaki tostu ve menümüze yıllık yeni 3 tost ekleniyor… Gizli ve aksiyonlu; heyecanlı bir aktivite aslında. Bazen müşterilerimiz de fikirler veriyor. Mesaj fikri verenler oluyor. Müşterilerimiz arasında da en iyi tost mesajı yarışması yapıyoruz.
-Evdeki sofradan kentle iç içe olmuş bir Ankara markasına geçişin yolculuğu aslında…
Evet doğru… Ben kentteki eski markalarla büyüdüm. Ailem anlatırdı ve bu beni etkilerdi. Mesela Rus Salatası’nı hazır almıyoruz. Eski tarife göre bol patatesli, az mayonezli, malzemesini kendimiz elde kesip haşlıyoruz. Sosisli sandviçi iyi bir ızgara ile yapmaya gayret gösteriyoruz. Açık mutfak seçmemizin nedeni de eski büfelerden esinlenmek aslında. Çok modern bir hava istemedik aslında.
[caption id="attachment_15976" align="alignnone" width="907"] Kentte herkesin konuştuğu, ünü büyük bir hızla yayılan Ankara’nın en özel tost markasını kuran genç girişimci Beril Anaç; ‘İmza: Bir Tost’u ANKHABER Medya Haber Müdürü Orhan Kemal Erkılıç'a anlattı.[/caption]
-Hayalini gerçekleştirmek isteyenler, bunun için iş kurma fikri olanlar ilk ne yapmalı?
Bir işe kafa yoruyorsanız bu konuda gerçekten çok iyi bir fikriniz zaten oluyor. Ya da bazen şöyle olabiliyor; bir şey yapma isteğin oluyor ama ne yapacağını bilmiyorsun. Bazen süreçle gelişiyor fikrin. Edindiğim deneyimleri kendi bünyemle birleştirip, sektörlerdeki ya da tüketim açıklarını görme fırsatım oldu. Örneğin bir yerde çalışırken de açığı görüp bir iş kurmanız çok mümkün. O yüzden herkesin algıları çok açık olmalı. Etrafı iyi gözlemlemeli. Çok yönlü olmak ve düşünmek insanlarla iletişim halinde olmak önemli. Ben dijital pazar yerlerinin çok satan ürünlerini incelerim. Tüketim talebi çok yönlü bir şey. Bu hafta en çok tüketim talebi olan ürün 5 litrelik yağ olabiliyor ama bir gün de tornavida seti olabiliyor. Tüketim talebini görmek, insanları tanımak, interneti doğru kullanmak çok önemli. Her bilgiye ulaşabilirsiniz ve kendinizi geliştirebileceğiniz çok imkan var. O yüzden en basit yerden bile ne fayda sağlayacağınızı bulmalısınız. Ben hep bunu anlatıyorum. İmkanları ve zamanı iyi kullanmak gerekiyor. Bilmeden bir şey yapmayı doğru bulmuyorum ama… Ben 15 yıllık iş deneyiminden sonra bu işe imza attım. Her noktasını, her şeyini bildiğim için başladım. İyi bilmek lazım. Hemen bir işe başlamak doğru değil. Maddi kaynak önemli ama zaman da çok önemli bir kaynak. Niye boşa gitsin, iyi değerlendirmek lazım. Ve hakkımız iyi kullanmamız lazım…
-Yeni girişimcilere nasıl bir mesaj verirsin?
Özellikle KOSGEB’in ciddi destek programları var. İş kurulacak alanla ilgili de iyi araştırma yapmak lazım. Doğru kaynaklarla irtibat halinde olmak lazım. Kongreler oluyor onlara gitmek gerekiyor.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.