Gısır Meyremin Sümüklü Fadime yanımdan-boörümden geçerken niyeyse bana bibişey oluyo, yüraam gurp gurp atıyodu. Yav yüzüne bahılacah biride daaldi amma ginede zeynim garışıyo, bi efam basıyodu. Sığır sürerken, pahla sularken, bohluh çiğnerken, kûl atarken, tavıı-cücüu yemlerken, ite yal gararken, dam kurürken, siyeç vuruken herdefasında gorüyom, goödem bişekil oluyo, içime bişey ahıyo gibi ha bire dirliksizleşiyodum.
Allahalla… Yarabbim, Gurbannar olduum, noreciik, bu nası bi dert yav..
Bide o kepezliynen nerde ıraslasah ağzımı yansılıyo, surat asıyo, kahıç kahıyo, burun gıvırıyo, dil çıharıyo, gavur gormüş gibi bahıyo, ahlınca beni gınıyo, horlamıya yelteniyo, maham gomayıp doküyo.. Bu ne la…
Cinnidere’de onnarın bosdannıh varıdı. Koye tâa 7-8 km. öte.. Bizim oyanda heç bişeyimiz yoh amma, ayahlarım niyeyse beni hep oyannı çekiyodu. Ahşamları döşşaame uzanıyom ahlıma o geliyo, sureti yamacıma dineliyo, niyannı bahsam orda soruduyo, depemde sanıdıyo. Yav goödem bi daralıyor, bi dirliksiz oluyom ki sormayın.
Koyün susasında Gotlek Nuhunun Yâap, Oorsek Döndünün Satılmış, Tek Daşşaan Guddusü, Godek Şukrü, Piç Osmanın Ali ve Biyaz Keziğin Şavgı’ynan gezerdik. Birgün onlara; “Lâ şu Gısır Meyremin uyuz gız, bana nerde görse bi gaanı kahıç kahıyo, yanaz yanaz gonuşuyo, öyle çeşitleniyo.. Şimdi depemi atdıracah gahbenin gızına ana-avrat gomayıp süvecaam, millet şo sıracalıynan ne âaleşiyon diyi beni gınıyacah.” Didim.
Ertesiuün; “Lâ şu Gısır Meyremin Sümüklü; o zodik anasıynan Cinnidere’de bosdan suluyo, gidean hıyarlarını yolaan aminim” diyom, daha ertesiuün “La şu Sümüklü Fadime’nin ayakgabıya bah tekdeş”, daha ertesiuün “Sümüklü maymun geliyo” felan filan dirken, Gôo Oğlanın Godek Şukrü hangır hangır guldü ve didiki, “Lâ oğlum ben annarım sen Sümüklü Fadimiye abayı yahmıssın, goöden de ondan çarpıyo, zeyninde ondan garışıh.. Manyah manyah gonuşman, bizi o zoddiriğin getdiği yere yöne döndürmen hep bu yüzden” didi.
Gıpgırmızı oldum. Kekeledim. “Hastir lan gavatın oğlu, şoonamı galdım, aminim yahışdırdığın fışgıya bah” ne didim ya.. ı ıh.. Temelli yüraam gupürdemiye başladı.
Yav haggat… Fadime niyannı gidiyosa ayaam beni o yannı çekiyodu.. Evleri köyün en sapa yerinde amma, ben malı-davarı oyannı guvalıyom, oralarda yitik arayıp, yadırgı seçiyom, it daşlıyom, gatır dönderiyom, bilya oynuyom. İrade dışı öyle oralarda döneliyodum. Garşılaşıncı bibişey dimek istiyom, döşüm çarpıyo, dilim dutuluyo, apırcın oluyom, ne diyecaami heç bilemiyodum. Yav arhadaş şunnan gerekli gereksiz bi mevzu açıp gonuşuyum, gonuşuyum diyom.. ı ıh..
Birgun gine mal gütme mahanasıynan bosdannıhlarının oralarda dolanıyom. O’da fisdanının etaani bükmüş, elinde bi uflah, hem gıyının gıranın otunu alıp kelileri mahalliyo, hemide gabah çiçaa, madenis, suvan, kumpür, misir, soohluh, gôo pahla filan deşiriyo... Ayakları yalın, başında çığdem sarısı bi yazma, döşü memelerinin üsdünece açıh, picamasını da dizgapaanaca sıyırmış bosdan gorüyo... Gavur gızının goödesi petek gibi bimbiyazıdı. Saçları eşarpının altından beline doğru uzamış, eşarptan taşan uzantılar omuzundan beri pelerin gibi esiyodu. Yay gibi gaşlarının kolgesindeki sert bahışlı ay yüzü güneşe yamaç ışılarken, hele o perçemleri yüzünde efil efil esiyodu. Bide o tefekler ezilmesin diyi adımlarını galdırarah atıyo ya, sanki dans eden bir balerini seyrediyodum. Depesinden dırnaana bi dene gusur olmaz mı yav. O gün yüream hergünkünden daha çoh gupürdedi.
Yav gendime mıhatolamıyom, hep yanında ya da yamacında sanıdasım geliyodu. Bi gızınan da nası gonuşulur, ne denir, nereden başlanılır bilemiyodum ki.
Aşşaa yelinin etkisiyle garıhların gıyısındaki gozer gibi şemşamerleri uğurlenirken gorüncü, buna ne diyim, ne diyim diyi de düşünürken birden ahlıma geldi ve; “Gıeyyz.., şemşamerlerinizi alıp gaçıyımmı” didim. O’da; “Bende senin babayın ağzına s……. mı” didi. Basdı daşı peşim sıra, sırıdarah, yılışarah uzahlaşdım..
Bir gün de bunu Duzgayası’nın ağmeçde teklettim. Yarabbi ne diyim, ne diyim dirken tam şafah şafaa gelinci cesaretimi topladım; “Norüyon” didim. “Het.. Gavur Toomu, sanane norüyosam, şikirsiz papazın eniğine bahele” didi verdi daşı… Gine yılışdım, yavşadım, kikirdedim, haha, hihi ederek ucuzlaşıp, acizleşip kotelediği daşların önünde gaçıp topuhladım.
O zamanlar delaanlılığın simgesi ayna ve darah daşımaydı. Bi de mintanın cebine grempet gutusu gonur, ışıladıcı melham sürünülürdü. Koyün tukenine bi çinik buğda götürdüm, arhası horuzlu bi ayna, bidene darah, bi gutu grempet, acik püsguut, lohum, sormuh şekeri, ığde, geçi buynuzu bidenede ezvasıynan mantar dabancası aldım.
Ertesiun sığır sürüyomuş. Yamacına geçdim, got cebimden aynamınan daraamı çıhatdım delağannı gibi saçımı darıyom, paçamı gaşıyodum. “Senin dedeyin ağzına, gavur pice bahele, bidaha beni kişiflen, oranı buranı gaşın, olup olmadıh yerde yamacıma dinelin ananı eşşaa guvaladır, çenedini ayırrım” didi. “Ben noördüm aminim, şurda ebedi dayremde insan gibi gidiyom, ne guduz it gibi ona buna ılgıyon.” didim, hızlı hızlı uzadım.
Gure Urhuya’nın Şekir’e tukenden aldığım öteberileri verdim, aciini sen yi, aciinide Fadime Ablana ver diyi saldım. “8 yaşındaa çocuu depesinin üsdüne yere çalmış, “Gotürsünde anasına versin leplebileri, onun yedi dedesinin aazına .. .” Dimiş.
Vay guduz gahbe vayh!..
Aradan bigaç gun geçdi gine duramadım. Sığır sürme vahdı Cingan Şekire’nin gapının peykede ırasladıh. “Hayırlı gunnerin ossun, Cenabili gurbannar olduuum eyilerin yüzuüsü hörmetine cemri cümlemizin işlerini ıras getirsin” didim. “Eyileride, senide mar eşşaane guvaladırım. Şu elimdaa diynaa gorüyonnu, şimdi bunu dutar biyerine soharım donuz şikirsiz. Yalman gafasınada bahmıyo, ona-buna yelikip, öjbeleniyo. Milletin namısına dil uzadacaana söyle gotlek babanınan pasahlı anana gelip bizimkilerden isdesin. Verillerse ne âlâ, vermezlerse siktirolur giderler donuz kosnükler. Ne duruyo o sıracalı kör anan..” didi.
Anaa.. bi gaanı kahıç yimeme rağmen busefer yüraam temelli bişekil oldu.... Dimekki o da boşuna heyiklemiyomuş. Yani horantası verse ehdiraz etmeden bana gelecek aminim. Neyim aasik lâ.. Moturumuz var, gatırımız var, malımız, melalımız, tarlamız-tumbumuz onnardan gırh fazla.. Gapımızda yedi sekiz dene azap çalışıyo. Koyün en zengini bizik.
Gayli hergün oluhda saçımı ıslıyom, cebimdaai horuzlu aynıya baharah, dana yalamış gibi darıyom, yüzüme saat başı grempet sürüyom, goşam goşam golanyaa dokünüyodum. Filtekeynen yırtıh-sokük yerlerimi oyulguyom, mintanımın yahalarını sahoomun üsdüne devirip, goödemi döşüme gadar açıyom. Soğukguyu lasdiklerimi her su gördüğüm yerde ışıladıp, tek elim cepde diğer eliminen ahşamaca püsgullü tesbik sallıyom, öyle türkü çığırıyodum. Onu gorüncü yanımdahılara karete yapıyom, herkese gabadayı gonuşuyom, gotü pambıhlı cuvara içiyom, gördüğüm yerde paçamı gaşıyom, yav heç bişey yapmasam bile en azından yanımdan-yahınımdan geçen mala-davara, eşşaa, ite, inaa danıya uçan depme atıyom, tavıı-cücüü, boduyu, şibiyi, culuu daşlıyom, gücümün yetdiği guccük uşahları doöyom, daş atıyom, diynek kureliyom, ortalığı zaraman ağladıyom, heç dölek durmuyodum.
Zeynim bek garışııdı. Zabahlaraca ahlımda o gavurun gızı varıdı. Düşünürken, düşünürken gafıya godum, gayli bizimkilere diyip Fadimeyi isdedeceadim aminim. Zatin anamada, babamada herşeyi çekinmeden dirdim. Erkek uşaa olduğum için soömelerimden bek gururlanırlar, bide onnarın hep analarına, avratlarına süverek gonuşurdum.
Ogün Fadimaalin gapının edırafında onu gorebilmek için acik kişifledim. Epiy bi döneledim. Bi ara toplunun onüne çıhdı, bi arada pınara suya endi. Bagı Gılıçaslan’ın “Helken böyük gollarını ağrıdın” türküsünü, peşinden de Kamil Abalıoğlu’nun “Irasgeldim gidiyo bosdan otuna, canım gurban olsun şöyle hatına” türkülerini çığırdım. Gahbenin emzirdiğinin bi türlü yüzü gulmüyo, burnundan soluyodu. Helkelerinen havlıya girdiydi peşimden iti guvermiş. Birden çatalgapıyı açdı, “Ha dut dut dut dut.” Diyi beni bi kişkiledi. İt üsdüme guduz gibi ılgadı ya, elime ne geçdiyse daş diynek filan koteledim gendimi dalattırmadan gurtuldum.
Anamgile dimeyi eyice gafıya goduydum. Telaşeli telaşeli eve geldim. Çatal gapımızı kuut diyi depiğnen bi açdım ve havlının başından bağırdım. “Gıeyyzz Anaaa... Gelin la burıya, gedin şu Gısır Meyremin Fadimeyi bana isdeyin aminim” didim.
Anam malların mayısını samannan garmış, duvara yapma yapıyodu. Hışımınan ayaa gahdı. İpdi tetevledi, gotünün üsdüne bi düşüp geri gahdı, bi ahırdan içeri bahdı bi bana dili damaa dutuldu. Babamda içeride ahır kermeliyomuş. O da duymuş. İkiside hışımla üsdüme hooladılar. “Ne diyo lan bu avradını bilmem ne etdiğimin pici” diyerek Babam dirgeninen, anam sıyırgıyınan bana bi girişdiler. Gaçıyım dirken pinesliğin dibinde dokkü geçgeresine dahıldım, yüzunguylu yıhıldım. Beni dutdular ikisi birden yarım saat zopa çaldılar. Ağzımı-gozümü ertiş mertiş ettiler. Tolamı aldım. Ağlayıncı beni guverdiler.
Bu sefer babam elinde dirgeninen anama döndü. “Avradını bilmem ne etdiğimin fışgısı, ben sana dimedimmi bu şafağnı bilmem ne etdiğimin mayası bozuğuna mıhatol diyi. Hergün çimiyo, grempet sürünüyo, cebinde ayna, darah, öyle depesini ıslayıp daranıyo dimedimmi. Bu şeyinin derdine düşmüş, oğürsek peşinde geziyo, gayli ohumaz diyi... Pice bah daha 15’ine girmedi harinsemiş gızana, güreye, oorseaa gidiyo... Bundan soona bu sapıh kafire künde 3 öyün zopa çekeceam, sahın beni ellemeyin.”Didi..
Nası doodülerse dodaamı patlatmışlar, şafaam şiş, her yerim mor, yaarnım gom goo guvermiş. Haggat girdiler çıhdılar künde zopa çekdiler. Kitapları, defterleri onüme atdılar gafanı galdırdığını görmeyim, seni zaar geberdir gibi geberdirim,” didiler. Aynamı, daraamı ve grempetimi aldılar sahladılar.
O aralar üsdüsde ha bire zopa yidiydim Fadimiye aşgım bitti ya la..Plakomuymuş, pilavlamamıymış, pilatonikmiymiş neyise ben ona dutulmuşum. Sırtımın gicişiine iki dirgen, 2 sıyırgı, 2 kurek yidiydim ahlım başıma geldi. Gurbannar olduum Yarabbim yüzüme bahdıda gurtuldum avradını eşşağen guvaladığı gavatın gızından.. Çoh zopa yidim ya Allahıma bin şükür olsun zeynim duruldu.
Yav cahallıh dimekki böyle bibişey. Fışgı bana buğümü yapdı, cazımı düzdü, mısgamı yazdırdı, ığde, gôo boncuh, hameyli nemi dahıyodu, bibişeymi nemi bağlatdı, hocıya neyemi ohutdu n’oördüyse zeynimi bi garışdırdı, vallahi boz ekmaami yiyemez olduydum ya lâ.
Babayın anayın aşını içiyim Uşâah, dinime imanıma ohulu, ohumayı, defderi, kitabı, gapıyı-peceyi, malı-melalı tüm unutduydum lâ.. Gurbannar olduğun Cenabili Yarabbim kimsiye böyle bi dert vermesin.
(Bu aşk hikayesi Babam Rıfat ÇAKIR’ın gençlik anılarından ve bizzat onun anlatılarından alarak, şivesiyle servis ediyorum.)