Özgün Orhun Çakır
Köşe Yazarı
Özgün Orhun Çakır
 

Bilge, Arif, Aydın Ve Saygın İnsanların Köyü Karahisartatlısı-2-

Güleryüzü, çalışkanlığı, saygısı ve yenilikçi faaliyetleriyle herkes tarafından çok sevilen Karahisartatlısı Köyü Derneğinin başarılı Başkanı Yusuf Solmaz; “Ben görevde olduğum müddetçe Karahisartatlısı Köylüleri birbirlerini asla unutmayacak, sürekli yardımlaşma ve dayanışma içerisinde olacaklar” derken, Misafirperverliği ve cömert gönlü ile köyünün köylüsünün adını yücelten insanlardan İdris Aydoğdu, Mevlüt Baloğlu, Ömer Uslu ve Selahattin Özsu diyorlarki; “Bizim Karahisartatlısı’nda acılar ve sevinçler ortak yaşanır. Birimizin acısı hepimizi kahrederken, diğerimizin sevincine hep beraber ortak oluruz.” diyor. Yine cömertliği ve yiğitliğiyle gönüllere taht kuran Fahri Solmaz, Nuh Batmaz, Ertan Özsu ve Seyfullah Kurt diyorlar ki; “Karahisartatlısı Köyünden olmak misafirperverlik, cömertlik ve asil soylu olmak demektir.” derken, “Köylülerimizin yüreklerindeki eşsiz vatanseverlik, rakipsiz Yozgat sevdamız ve bayrağımıza olan sonsuz tutkumuz bizlerde ve nesillerimizde asla yıpranmayacak ve asla azalmayacak.” Diyor.             DUYKON Genel Başkanı Ahmet Koç ise “Sadece bizim değil, en küçüğümüzden, en büyüğümüze kadar tüm köylülerimizin; köyümüz, Yozgatımız ve Vatanımız için yapamayacağı hiçbir fedakarlık yoktur. diyor Köyünü, köylüsünü büyüten, hanesi, sofrası açık, alicenap ve elicömert değerlerden Nadir Demir, Nail Erdoğan, Hayati Atsız ve Fevzullah Akoğul da köyleri için diyor ki; Biz yüreklerimizle bağlılık yemini edip, büyüklerimizden öğrendiğimiz hürmetli hizmetleri sergiliyoruz. Hepimizin bu vatan için yapacağı mutlaka birşeyler olmalı, millet olarak fedakarlık isteyen bir güzergahtayız. Karahisartatlısı Köylülerinin mutluluğu ve Yozgatımızın tüm insanlarının sözünün eri, mert ve delikanlı kimlikleriyle tanınmaları için yapamayacağımız hiçbir fedakarlık yoktur” Diyorlar.             Dernek Başkanı Yusuf Solmaz bilge imamlığı ve öğretmenliğinin yanında aynı zamanda bir şairde İçindeki memleket aşkı ve toprak sevdasıyla köyüne bir şiir yazmış. Şiirini sizlerle paylaşıyorum.   KARAHİSARTALISI   Çoktan ayrıyım ben senden Çok özledim Köyüm seni Hem anamı hem babamı Mezarda Necip Amcamı Çok özledim köyüm seni   Hamurunu yufkasını Viran olmuş yuvasını Çardaklı Hatın Abayı Çok özledim köyüm seni   Bahçesini bağlarını Yaylasını dağlarını Hastasını ölüsünü Çok özledim köyüm seni   Ağa, beyi paşasını Ocaktaki maşasını Köyün Hasan Paşasını Çok özledim köyüm seni   Askeri Şehidi eri Köyümüzün harman yeri Temiz hava esen yeli Çok özledim köyüm seni   Koçları yiğidi merdi Azası muhtarı ferdi, Yozgatımın güzel yurdu Çok özledim köyüm seni   Okulu, cami çeşmesi Dağlarda soğuk eşmesi Tarihi güzel çeşmesi Çok özledim köyüm seni   Arısı peteği balı Yaylalıktan gelen suyu Bünyamin muhtarın huyu Çok özledim köyüm seni   Çayırı çimeni kurdu Cömerti, yiğidi merdi Dedemizin oruç yurdu Çok özledim köyüm seni   Davulu zurnası sazı Halay tutan genci kızı Kümeste ördeği kazı Çok özledim köyüm seni   Kışı, baharı, yazını Tepe, yokuşu düzünü Su çeken gelin kızını Çok özledim köyüm seni   Dağı taşı kor ateşi Bulgur yarma dibek taşı Aniş Bacım köfte aşı Çok özledim köyüm seni   Yusuf yazdı tüm bunları Tat’lılar saygı duymalı Kadere razı olmalı Çok özledim ben sizleri               Birazda Karahisartatlısı Köyünün kökeni ve tarihinden anlatalım. Güzel İnsanlar Karahisartatlısı Köyü Oğuzların Boz-Ok Kolunun Beydili Aşiretinden olup Kutalmışoğlu  Süleyman Şah’la birlikte Kuzey Suriye’den Anadolu’ya geçen Türkmenlerle beraber gelmiş. Süleyman Şah’ın Anadolu fetihlerinin tamamında bulunmuşlar, hayvancılıkla geçindikleri içinde Anadolu’nun bir çok yerine dağılmışlar. Ana gövdesi Dulkadiroğlu Beyliğinin içinde yer alan Beydili aşireti, Karahisartatlısı köyününde olduğu guruplarla bugün Yozgat’ın bir çok köylerini teşkil eden Mamalu Türkmen oymakları içinde Bozok Platosuna yerleşmişler. Tabiiki Balkanlardan, Kafkaslardan, Kerkük’ten, Tokat’tan, Gümüşhane’den ve serhat bölgelerindeki savaş mağduru vatandaşlarımızdan her köye olduğu gibi Karahisartatlısı Köyüne de Anadolu’nun birçok şehrinden getirilip ara ara ve aile aile iskan edilenler var. Ama Karahisartatlısı Köyü nüfusunun ağırlıklı bölümü Oğuz Türklerinin Beydili Boyundan. Bizde bu köyün tarihçesini anlatırken bağlı oldukları Mamlu Türkmen Oymakları ve  Beydili Aşiretiyle birlikte ele alacağız.  Kaynaklarda Oğuz Kağanın 6 oğlu olduğu, onlarında her birinin 4’er oğlu olduğu yazılı. Zaten tarihçile Oğuzların 24 boy olduğuna hemfikirler. Bu boylardan biride Bizim Sorgun Alcı Köyü ve sizin Karahisartatlısı Köyününde mensup olduğu Beğdililer… Zaman içerisinde Beydili ismi Elbeyli-İlbeyli diyede anılmış olsada tek bir boy olduğu ve diğer Türkmen boylarıyla beraber yüzlerce yıl öncesinden Anadolu’ya geldikleri söyleniyor.   Beydililerin konar-göçer boy olması, hayvancılıkla geçinmesi ve statik yerleşkelerden haz etmemeleri nedeniyle genelde özgür yaylaklarda eğleştiği, bir ara Osmanlı’nın iskan politikaları kapsamında önce Rakka’ya sürgün gibi gönderilip yerleştirildiği, sonradan oraları  terkedip yine Anadolu’ya döndükleri görünüyor. Beydililer yaylak ve kışlak kültürlerinin hareketi nedeniyle Anadolu’nun her yerinde yurt tutunan, çok dağınık coğrafyalarda bile yakın akrabaları bulunan köklü bir boy.   Aslında dünyada yaşayan bütün insanlar Ademoğlu olduğundan kökende kardeştir. Bir Türk nezaketiyle hepimiz bu kardeşlik bağına en samimi sadakatlerle zaten bağlıyız. Tabiiki politik arenada ayrışıp, araya giren zaman ve şartların etkisinde kültürel farklılıklar, değişen diller ve bozulan iletişimler nedeniyle tüm insanlar kendi aralarında milletler, boylar, kabileler, oymaklar, cemaatler vs. vs. adlarla çeşit çeşit gruplara ayrılmış. İnsanlar çok daha öncede ayrışmışlardı ama, İlahi dinlere göre herşeyi yok eden büyük tufana karşı gemisine alıp kurtardığı insanlar ve diğer canlılarla Nuh Peygamber sayesinde dünya yaşamının tekrar başladığına, o tufandan kurtulan Nuh A.S.’ın oğullarıyla dünyada yine bir ayrılış güzergahının tekrar doğduğuna inanılır.             Nuh A.S.’mın oğlu Yafes’in soyundan geldiği söylenen Türkler, asırlar sonra Teoman önderliğinde kurdukları ilk Büyük Hun devletinin devamında, bu zamana kadar birçok devletler ve imparatorluklar kurdular. Tabiiki biz Karahisartatlısı Köyünün tarihi, töresi ve geneksel motiflerini anlatabilmek için mensubu olduğumuz Oğuz Boylarından bahsedip biraz daha tarihi güzergahımızı kısaltarak anlatmaya çalışacağız.              Özellikle Karahanlılar ve Gaznelerin coğrafyada verdiği huzursuzluk, biz Oğuzlar’a sürekli yerleşecek uygun bir mekan arayışına itmiş. Tabiiki dönemin şartları çetin. Savaşmadan, gücünü, kudretini  etrafa göstermeden asla huzur bulamıyorsun. Oğuzlar’da bunun bilincinde ama maalisef güçleri hem zayıf, hem sınırlı. Selçuklu hanedanına adını veren Selçuk Bey, Aral gölü ile Hazar denizi arasının egemeni olan Oğuz Devleti’nin komutanlarından Dukak Subaşı’nın oğlu olup,  Oğuzların Kınık boyu­na mensuptur. Tahminen 900 ve 1007 yılları arasında yaşadığı varsayılıyor. Selçuklu Devleti’ne de adını veren Selçuk ismi “mücadeleci” anlamındaki “salçuğ” sözcüğünden geliyor. Selçuk Beyin babası Dukak ise, cesareti, kuvveti, ileri görüşlülüğü ve devlet işlerindeki başarılarından dolayı “Temür-Yalığ” (Demir Yaylı) lakabıyla anılıyor. Oğuz Yabgusu; çocukluğundan beri yanında büyüyen Selçuk’u zekası, komutanlık vasıfları ve cesareti nedeniyle Subaşı olarak atıyor. Kaynaklarda yer alan bilgilere göre, Kıpçakların Oğuzları sıkıştırması, yer darlığı ve otlak yetersizliği nedeniyle; 100 süvari, kalabalık maiye­ti ve çok sayıda hayvan sürüsüyle birlikte 961 yılında Oğuz Yab­gusunun kışlık merkezi Yenikent’ten Siri­derya ırmağının aşağı mecrasında bulunan Cend kentine göçüyor.  Selçuk Bey, gayrimüslim Türk ülkeleriyle İslâm ülkeleri arasındaki sınır bölgesinde yer alan Cend’de birlikte yaşamak zorunda oldukları hal­kın dinini ve âdetlerini benimsemedikleri takdirde sıkışıp kalmış küçük bir topluluk olarak kalacaklarını yanındakilere anlatıyor ve Müslüman olmaya karar veriyorlar. Daha sonra Harzem’deki Zendek kenti ve Buhara’nın yöneticilerine elçi göndererek, kendilerine Kuran’ı ve İslâmiyet’i öğretecek kişiler gönderilme­sini istiyor. Onların çeşitli hediyelerle birlikte yolladığı hocalar sayesinde İslâmiyet Selçuk Bey’e bağlı Oğuz­lar arasında hızla yayılmaya başlıyor. Selçuk Bey Müslüman olduktan sonra Oğuz Yabgu Devleti ve gayrimüslim Türk boylarıyla ilişkisini kesiyor, onlara karşı sürdürülen cihad harekâtına katılıyor. Oğlu Mikail de böyle bir sefer sırasında şehid düşüyor. Selçuk Bey’e bağlı Oğuzlar bu tarihten itibaren Selâcika, Selcûkıyyân ve Türkmen adlarıyla da anı­lıyor. Müslüman olduktan sonra itibarı daha da artan Selçuk Bey’in çevresinde kalaba­lık kitleler toplanıyor. Gayrimüslim Türklere karşı düzenlenen seferler ve Oğuz Yab­gu Devleti’yle yapılan mücadeleler sonucunda Cend, Selçuklular’ın egemenliğine giriyor ve Selçuklu Beyliği’nin merkezi oluyor. Selçuk Bey bu tarihten itibaren “Gazi Hükümdar” unvanıyla anılıyor. Belâc ve Beruket kentlerini de ele geçiren Selçuk Bey’in giriştiği cihad harekâtı sayesinde çeşitli ülkelerden çok sa­yıda Türk, Selçuk’a bağlanmak için Cend’e akın ediyor. Selçuk Bey’in sadece kendine bağlı Oğuz­lar arasında değil, bölgede hüküm süren Samanîler ve Karahanlılar gibi iki büyük devletin gözünde de itibar kazanıyor.             Büyük Selçuklu Devletinin merkezi Horasan’da Nişabur’da, Rey’de, Hemedan’da, Herat’ta olsa bile Oğuzların gözü hep Anadolu’ya dikiliyor. Çünkü buradaki gelişmeler onlar için çok daha etkileyici gözüküyor. Yani çok kısa kesitlerle eskiyi yeniyi şöyle bir özetle anlatmaya çalışalım. Biliyorsunuz ki, tarihte Türk adıyla kurulan ilk Turk Devleti Bumin Kağan önderliğindeki merkezi Ötüken olan ve 552-630 yılları arasında hüküm süren Göktürklerdir. Türk töresi gereğince bu devletin idaresi Doğu-Batı diye iki idari birime ayrıldı. Bumin Kağan doğuda Büyük Kağan olurken, kardesi İstemi Yabgu’da Batı kanadının yönetimine yani Yabguluğa getirildi. Turk devlet anlayısına göre, Batı kesiminde görev yapan Yabgu’lar, Doğuda oturan Buyuk Kağan’a bağlıydılar. Kökümüz Oğuzlar dokuz koldan oluşan bir toplulukla Batı Göktürkler içindeki On Oklar’a mensup olarak I. Göktürk Devleti kuruluuş zamanlarında Yenisey Irmağının batısında yaşıyorlar ve adlarına  “Dokuz Oğuzlar” deniliyordu. I. Göktürk Devleti, diğer Türkleri ve Dokuz Oğuzları kendi idaresinde toplayarak güçlendi, büyüdü ve hep beraber altın çağlarını yaşadılar. Çin ile yaptıkları savaşlarda hep başarılı oldular. Doğu ve Batı Göktürkler olarak ikiye bölününce ne yazıkki her iki Göktürkler de zamanla Çin idaresinde kaldılar.             50 sene sonra Türk kahramanı Kutluk İlteriş, Çin’e karsı bağımsızlık mücadelesi yaparak mücadeleyi kazandı. 682 yılında yine Ötüken’de II.Göktürk Devleti’ni kurdu. Bu devletin adına Kutluk Devleti de denir.             Dokuz Oğuzlar yine II.Göktürk idaresinde bağımsızlıkları için 5 defa baskaldırdılarsa da bastırıldılar. Başlarındaki Baz Kağan idaresinde Selenge ırmağı boylarında oturuyorlardı. 745 tarihinde Uygurlarla birleşip onların idaresine girerek II.Göktürk Devletini yıktılar fakat egemen olamadılar. Daha sonra Uygurlar, Kırgızlarla birleşip Oğuzları Moğolistan’tan çıkardı. Oğuzlar da batıya göçüp Ceyhun Nehri, Aral Gölü, Hazar Denizi ve Güney Urallar arasındaki bolgeye yerleşip, batıdaki akrabalarına yani diğer Oğuzlara katıldılar. Oğuzlar burada oldukça kalabalık bir kitle meydana getirdiler ve Karahanlılar’ın idaresine girdiler. Daha sonra baskentleri Sirderya (Seyhun) ırmağının güneyindeki 10. Yy.’la kadar kışlak olarak kullandıkları Yenikent olmak uzere bir Yabgu Devleti kurdular. Oğuzların ilk Yabgu Devletlerinde Boz Ok, Üç Ok diye teşkilatları vardı. Oğuz Yapgu Devleti’nin X. yy. sonunda yıkılmasından sonra üç kısma ayrıldılar. Bir kısmı Karadeniz’in kuzeyinden Doğu Avrupa’ya, oradan da Makedonya’ya ve Trakya’ya vardılar. Ancak olumsuz şartlardan dolayı dağıldılar. Bunlardan bazıları paralı asker olarak Bizans ordusu içinde Malazgirt Savaşı’na katıldı, fakat Türk Selçuklu ordusundan tarafa geçip Alparslan’ın savaşı kazanmasına yardım ederken bir kısmı da yerlerinde kaldılar. Bugünkü Türkmenistan onların torunlarıdır. Bir kısmı ise yani Selçuklular da Horasan’a yöneldi. Oğuzlar, XI. yy.’dan itibaren 200 yıl boyunca Asya bozkırlarından Orta ve Yakın Doğu’ya akarak, İran’ı, Azerbeycan’ı, Irak’ı, Anadolu ve Suriye’yi almışlar, daha sonra Mısır’ı, Kuzey Afrika’yı, Balkanlar’ı ve Viyana’ya kadar Orta Avrupa’yı yurt tuttular. Sırasıyla Seyhun boylarında Yapgu Devleti’ni, Buyuk Selçuklu Devleti’ni ve Atabeyliklerini, Birinci Türkmen Beyliklerini, Karakoyunlu ve Akkoyunlu Devletlerini, Dulkadirli, Ramazanoğlu ve diğer beyliklerini, Safavi Devleti’ni, Orta ve Batı Anadolu Beyliklerini, Osmanlı Devletini ve Türkiye Cumhuriyetini, hepsini de Oğuzlar kurmuştur.             Karahisartatlısı Köyünün mensubu olduğu Oğuzların Beydili Boyunun da göç güzergahları ve yerleşim merkezleri Kuzey Suriye, yani Halep, Rakka ile Antakya, Maraş, Sivas arasında yoğunlaşıyor.             Beydililer konar-göçer olmaları nedeniyle bir çok baskı ve dışlamalara maruz kaldılar ama birlik ülküsünden çıkmayıp, gelenksel motiflerindeki Türk nezaketi ve asaletiyle heryerde gönüller kazanarak göç güzergalarında silinmez güzellikte izler bıraktılar. Tabiiki kötülerimizde olmamış değil. Yada bazı kötüler Beydili boyunun adını kullanarak bizlere gıyabi nefretler yöneltmiş. Ama her zaman söylüyorum erdemlerle faziletlerle yüklü eşsiz bir Türk inceliğini bizlerin sayesinde tüm dünya tanımış.             Beydili oymağına mensup bir şairin şu tarihi şiiri aslında tüm geçmiş güzergahımızı neredeyse tam olarak özetliyor. Önce bu şiiri okuyup, detayları devamında yazalım. Arzediyorum.   Aral-Göl Buhara İran Horasan Yıkıldı Gazneli Devlet Oğuz’dan                                                                                                Büyük Selçukluydu adı o zaman Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar   Yöneldiler ordan Anadolu’ya Doğudan güneyden vardı oraya Oğuz’un Beğdili en baş sıraya Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar   Süleyman Şah ile beraber idi Türkmenler içinde çok yiğit idi Tarih boyle yazıp dile getirdi Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar   Bir bölüğü Horasan’dan batıya Ulaştı güneyden Anadolu’ya Sahip idi bunlar teşkilat boya Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar   Kondular göçtüler tam beş yuz sene Yazları Sivas’a  kışın Halep’e Çok büyük il idi oymaklar ile Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar   Kışlakları Maraş Halep arası Yaylaları Sivas cevre merası Sonra Anadolu oldu sılası Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar   İkiye bölündü biri Sivas’ta Bir bölüğü kaldı Halep Maraş’ta Bir kısmı da Suriye’de haric’te Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar   Ucyuz sene once Rakka iline Surduler oraya seksen bin evle Can verdi can aldı cekti sineye Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar   Rakka’da sammarlar pek azgın idi Lakin Beğdili’den cok satır yedi Yılmadı dusmana aman dedirdi Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar   Asalet gostermis yine gosterir Comerttir elleri hem alır verir Kıyamete kadar namı soylenir Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar   Tarihler yad eder yiğitliğini Rakka’da gosterdi ne idiğini Mezhebi Hanefi İslamdır dini Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar   Altındır karısmaz baska madene Sakın ha Avsardır, Kara evli deme Bayat da değildir yanlıs soyleme Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar   Oğuzhan torunu Yıldızhan soyu Yirmidort Oğuzun Beğdili boyu Kadimden, temelden doğruluk huyu Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar   Vasıfları ustun yiğit mert olur Asil soydur kotuleri az olur Asaleti hallerinden okunur Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar   Haktan onlar sever kendi soyunu Tutmustur bırakmaz İslam yolunu Vatan millet icin acar kolunu Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar   (DEVAM EDECEK)
Ekleme Tarihi: 29 Mart 2023 - Çarşamba

Bilge, Arif, Aydın Ve Saygın İnsanların Köyü Karahisartatlısı-2-

Güleryüzü, çalışkanlığı, saygısı ve yenilikçi faaliyetleriyle herkes tarafından çok sevilen Karahisartatlısı Köyü Derneğinin başarılı Başkanı Yusuf Solmaz; “Ben görevde olduğum müddetçe Karahisartatlısı Köylüleri birbirlerini asla unutmayacak, sürekli yardımlaşma ve dayanışma içerisinde olacaklar” derken,

Misafirperverliği ve cömert gönlü ile köyünün köylüsünün adını yücelten insanlardan İdris Aydoğdu, Mevlüt Baloğlu, Ömer Uslu ve Selahattin Özsu diyorlarki; “Bizim Karahisartatlısı’nda acılar ve sevinçler ortak yaşanır. Birimizin acısı hepimizi kahrederken, diğerimizin sevincine hep beraber ortak oluruz.” diyor.

Yine cömertliği ve yiğitliğiyle gönüllere taht kuran Fahri Solmaz, Nuh Batmaz, Ertan Özsu ve Seyfullah Kurt diyorlar ki; “Karahisartatlısı Köyünden olmak misafirperverlik, cömertlik ve asil soylu olmak demektir.” derken, “Köylülerimizin yüreklerindeki eşsiz vatanseverlik, rakipsiz Yozgat sevdamız ve bayrağımıza olan sonsuz tutkumuz bizlerde ve nesillerimizde asla yıpranmayacak ve asla azalmayacak.” Diyor.

            DUYKON Genel Başkanı Ahmet Koç ise “Sadece bizim değil, en küçüğümüzden, en büyüğümüze kadar tüm köylülerimizin; köyümüz, Yozgatımız ve Vatanımız için yapamayacağı hiçbir fedakarlık yoktur. diyor

Köyünü, köylüsünü büyüten, hanesi, sofrası açık, alicenap ve elicömert değerlerden Nadir Demir, Nail Erdoğan, Hayati Atsız ve Fevzullah Akoğul da köyleri için diyor ki; Biz yüreklerimizle bağlılık yemini edip, büyüklerimizden öğrendiğimiz hürmetli hizmetleri sergiliyoruz. Hepimizin bu vatan için yapacağı mutlaka birşeyler olmalı, millet olarak fedakarlık isteyen bir güzergahtayız. Karahisartatlısı Köylülerinin mutluluğu ve Yozgatımızın tüm insanlarının sözünün eri, mert ve delikanlı kimlikleriyle tanınmaları için yapamayacağımız hiçbir fedakarlık yoktur” Diyorlar.

            Dernek Başkanı Yusuf Solmaz bilge imamlığı ve öğretmenliğinin yanında aynı zamanda bir şairde İçindeki memleket aşkı ve toprak sevdasıyla köyüne bir şiir yazmış. Şiirini sizlerle paylaşıyorum.

 

KARAHİSARTALISI

 

Çoktan ayrıyım ben senden

Çok özledim Köyüm seni

Hem anamı hem babamı

Mezarda Necip Amcamı

Çok özledim köyüm seni

 

Hamurunu yufkasını

Viran olmuş yuvasını

Çardaklı Hatın Abayı

Çok özledim köyüm seni

 

Bahçesini bağlarını

Yaylasını dağlarını

Hastasını ölüsünü

Çok özledim köyüm seni

 

Ağa, beyi paşasını

Ocaktaki maşasını

Köyün Hasan Paşasını

Çok özledim köyüm seni

 

Askeri Şehidi eri

Köyümüzün harman yeri

Temiz hava esen yeli

Çok özledim köyüm seni

 

Koçları yiğidi merdi

Azası muhtarı ferdi,

Yozgatımın güzel yurdu

Çok özledim köyüm seni

 

Okulu, cami çeşmesi

Dağlarda soğuk eşmesi

Tarihi güzel çeşmesi

Çok özledim köyüm seni

 

Arısı peteği balı

Yaylalıktan gelen suyu

Bünyamin muhtarın huyu

Çok özledim köyüm seni

 

Çayırı çimeni kurdu

Cömerti, yiğidi merdi

Dedemizin oruç yurdu

Çok özledim köyüm seni

 

Davulu zurnası sazı

Halay tutan genci kızı

Kümeste ördeği kazı

Çok özledim köyüm seni

 

Kışı, baharı, yazını

Tepe, yokuşu düzünü

Su çeken gelin kızını

Çok özledim köyüm seni

 

Dağı taşı kor ateşi

Bulgur yarma dibek taşı

Aniş Bacım köfte aşı

Çok özledim köyüm seni

 

Yusuf yazdı tüm bunları

Tat’lılar saygı duymalı

Kadere razı olmalı

Çok özledim ben sizleri

 

            Birazda Karahisartatlısı Köyünün kökeni ve tarihinden anlatalım. Güzel İnsanlar Karahisartatlısı Köyü Oğuzların Boz-Ok Kolunun Beydili Aşiretinden olup Kutalmışoğlu  Süleyman Şah’la birlikte Kuzey Suriye’den Anadolu’ya geçen Türkmenlerle beraber gelmiş. Süleyman Şah’ın Anadolu fetihlerinin tamamında bulunmuşlar, hayvancılıkla geçindikleri içinde Anadolu’nun bir çok yerine dağılmışlar. Ana gövdesi Dulkadiroğlu Beyliğinin içinde yer alan Beydili aşireti, Karahisartatlısı köyününde olduğu guruplarla bugün Yozgat’ın bir çok köylerini teşkil eden Mamalu Türkmen oymakları içinde Bozok Platosuna yerleşmişler.

Tabiiki Balkanlardan, Kafkaslardan, Kerkük’ten, Tokat’tan, Gümüşhane’den ve serhat bölgelerindeki savaş mağduru vatandaşlarımızdan her köye olduğu gibi Karahisartatlısı Köyüne de Anadolu’nun birçok şehrinden getirilip ara ara ve aile aile iskan edilenler var.

Ama Karahisartatlısı Köyü nüfusunun ağırlıklı bölümü Oğuz Türklerinin Beydili Boyundan. Bizde bu köyün tarihçesini anlatırken bağlı oldukları Mamlu Türkmen Oymakları ve  Beydili Aşiretiyle birlikte ele alacağız. 

Kaynaklarda Oğuz Kağanın 6 oğlu olduğu, onlarında her birinin 4’er oğlu olduğu yazılı. Zaten tarihçile Oğuzların 24 boy olduğuna hemfikirler. Bu boylardan biride Bizim Sorgun Alcı Köyü ve sizin Karahisartatlısı Köyününde mensup olduğu Beğdililer… Zaman içerisinde Beydili ismi Elbeyli-İlbeyli diyede anılmış olsada tek bir boy olduğu ve diğer Türkmen boylarıyla beraber yüzlerce yıl öncesinden Anadolu’ya geldikleri söyleniyor.  

Beydililerin konar-göçer boy olması, hayvancılıkla geçinmesi ve statik yerleşkelerden haz etmemeleri nedeniyle genelde özgür yaylaklarda eğleştiği, bir ara Osmanlı’nın iskan politikaları kapsamında önce Rakka’ya sürgün gibi gönderilip yerleştirildiği, sonradan oraları  terkedip yine Anadolu’ya döndükleri görünüyor.

Beydililer yaylak ve kışlak kültürlerinin hareketi nedeniyle Anadolu’nun her yerinde yurt tutunan, çok dağınık coğrafyalarda bile yakın akrabaları bulunan köklü bir boy.  

Aslında dünyada yaşayan bütün insanlar Ademoğlu olduğundan kökende kardeştir. Bir Türk nezaketiyle hepimiz bu kardeşlik bağına en samimi sadakatlerle zaten bağlıyız. Tabiiki politik arenada ayrışıp, araya giren zaman ve şartların etkisinde kültürel farklılıklar, değişen diller ve bozulan iletişimler nedeniyle tüm insanlar kendi aralarında milletler, boylar, kabileler, oymaklar, cemaatler vs. vs. adlarla çeşit çeşit gruplara ayrılmış.

İnsanlar çok daha öncede ayrışmışlardı ama, İlahi dinlere göre herşeyi yok eden büyük tufana karşı gemisine alıp kurtardığı insanlar ve diğer canlılarla Nuh Peygamber sayesinde dünya yaşamının tekrar başladığına, o tufandan kurtulan Nuh A.S.’ın oğullarıyla dünyada yine bir ayrılış güzergahının tekrar doğduğuna inanılır.

            Nuh A.S.’mın oğlu Yafes’in soyundan geldiği söylenen Türkler, asırlar sonra Teoman önderliğinde kurdukları ilk Büyük Hun devletinin devamında, bu zamana kadar birçok devletler ve imparatorluklar kurdular. Tabiiki biz Karahisartatlısı Köyünün tarihi, töresi ve geneksel motiflerini anlatabilmek için mensubu olduğumuz Oğuz Boylarından bahsedip biraz daha tarihi güzergahımızı kısaltarak anlatmaya çalışacağız. 

            Özellikle Karahanlılar ve Gaznelerin coğrafyada verdiği huzursuzluk, biz Oğuzlar’a sürekli yerleşecek uygun bir mekan arayışına itmiş. Tabiiki dönemin şartları çetin. Savaşmadan, gücünü, kudretini  etrafa göstermeden asla huzur bulamıyorsun. Oğuzlar’da bunun bilincinde ama maalisef güçleri hem zayıf, hem sınırlı.

Selçuklu hanedanına adını veren Selçuk Bey, Aral gölü ile Hazar denizi arasının egemeni olan Oğuz Devleti’nin komutanlarından Dukak Subaşı’nın oğlu olup,  Oğuzların Kınık boyu­na mensuptur. Tahminen 900 ve 1007 yılları arasında yaşadığı varsayılıyor. Selçuklu Devleti’ne de adını veren Selçuk ismi “mücadeleci” anlamındaki “salçuğ” sözcüğünden geliyor. Selçuk Beyin babası Dukak ise, cesareti, kuvveti, ileri görüşlülüğü ve devlet işlerindeki başarılarından dolayı “Temür-Yalığ” (Demir Yaylı) lakabıyla anılıyor. Oğuz Yabgusu; çocukluğundan beri yanında büyüyen Selçuk’u zekası, komutanlık vasıfları ve cesareti nedeniyle Subaşı olarak atıyor. Kaynaklarda yer alan bilgilere göre, Kıpçakların Oğuzları sıkıştırması, yer darlığı ve otlak yetersizliği nedeniyle; 100 süvari, kalabalık maiye­ti ve çok sayıda hayvan sürüsüyle birlikte 961 yılında Oğuz Yab­gusunun kışlık merkezi Yenikent’ten Siri­derya ırmağının aşağı mecrasında bulunan Cend kentine göçüyor. 

Selçuk Bey, gayrimüslim Türk ülkeleriyle İslâm ülkeleri arasındaki sınır bölgesinde yer alan Cend’de birlikte yaşamak zorunda oldukları hal­kın dinini ve âdetlerini benimsemedikleri takdirde sıkışıp kalmış küçük bir topluluk olarak kalacaklarını yanındakilere anlatıyor ve Müslüman olmaya karar veriyorlar.

Daha sonra Harzem’deki Zendek kenti ve Buhara’nın yöneticilerine elçi göndererek, kendilerine Kuran’ı ve İslâmiyet’i öğretecek kişiler gönderilme­sini istiyor. Onların çeşitli hediyelerle birlikte yolladığı hocalar sayesinde İslâmiyet Selçuk Bey’e bağlı Oğuz­lar arasında hızla yayılmaya başlıyor. Selçuk Bey Müslüman olduktan sonra Oğuz Yabgu Devleti ve gayrimüslim Türk boylarıyla ilişkisini kesiyor, onlara karşı sürdürülen cihad harekâtına katılıyor. Oğlu Mikail de böyle bir sefer sırasında şehid düşüyor. Selçuk Bey’e bağlı Oğuzlar bu tarihten itibaren Selâcika, Selcûkıyyân ve Türkmen adlarıyla da anı­lıyor.

Müslüman olduktan sonra itibarı daha da artan Selçuk Bey’in çevresinde kalaba­lık kitleler toplanıyor. Gayrimüslim Türklere karşı düzenlenen seferler ve Oğuz Yab­gu Devleti’yle yapılan mücadeleler sonucunda Cend, Selçuklular’ın egemenliğine giriyor ve Selçuklu Beyliği’nin merkezi oluyor. Selçuk Bey bu tarihten itibaren “Gazi Hükümdar” unvanıyla anılıyor. Belâc ve Beruket kentlerini de ele geçiren Selçuk Bey’in giriştiği cihad harekâtı sayesinde çeşitli ülkelerden çok sa­yıda Türk, Selçuk’a bağlanmak için Cend’e akın ediyor. Selçuk Bey’in sadece kendine bağlı Oğuz­lar arasında değil, bölgede hüküm süren Samanîler ve Karahanlılar gibi iki büyük devletin gözünde de itibar kazanıyor.

            Büyük Selçuklu Devletinin merkezi Horasan’da Nişabur’da, Rey’de, Hemedan’da, Herat’ta olsa bile Oğuzların gözü hep Anadolu’ya dikiliyor. Çünkü buradaki gelişmeler onlar için çok daha etkileyici gözüküyor.

Yani çok kısa kesitlerle eskiyi yeniyi şöyle bir özetle anlatmaya çalışalım. Biliyorsunuz ki, tarihte Türk adıyla kurulan ilk Turk Devleti Bumin Kağan önderliğindeki merkezi Ötüken olan ve 552-630 yılları arasında hüküm süren Göktürklerdir. Türk töresi gereğince bu devletin idaresi Doğu-Batı diye iki idari birime ayrıldı. Bumin Kağan doğuda Büyük Kağan olurken, kardesi İstemi Yabgu’da Batı kanadının yönetimine yani Yabguluğa getirildi. Turk devlet anlayısına göre, Batı kesiminde görev yapan Yabgu’lar, Doğuda oturan Buyuk Kağan’a bağlıydılar.

Kökümüz Oğuzlar dokuz koldan oluşan bir toplulukla Batı Göktürkler içindeki On Oklar’a mensup olarak I. Göktürk Devleti kuruluuş zamanlarında Yenisey Irmağının batısında yaşıyorlar ve adlarına  “Dokuz Oğuzlar” deniliyordu.

I. Göktürk Devleti, diğer Türkleri ve Dokuz Oğuzları kendi idaresinde toplayarak güçlendi, büyüdü ve hep beraber altın çağlarını yaşadılar. Çin ile yaptıkları savaşlarda hep başarılı oldular. Doğu ve Batı Göktürkler olarak ikiye bölününce ne yazıkki her iki Göktürkler de zamanla Çin idaresinde kaldılar.

            50 sene sonra Türk kahramanı Kutluk İlteriş, Çin’e karsı bağımsızlık mücadelesi yaparak mücadeleyi kazandı. 682 yılında yine Ötüken’de II.Göktürk Devleti’ni kurdu. Bu devletin adına Kutluk Devleti de denir.

            Dokuz Oğuzlar yine II.Göktürk idaresinde bağımsızlıkları için 5 defa baskaldırdılarsa da bastırıldılar. Başlarındaki Baz Kağan idaresinde Selenge ırmağı boylarında oturuyorlardı. 745 tarihinde Uygurlarla birleşip onların idaresine girerek II.Göktürk Devletini yıktılar fakat egemen olamadılar.

Daha sonra Uygurlar, Kırgızlarla birleşip Oğuzları Moğolistan’tan çıkardı. Oğuzlar da batıya göçüp Ceyhun Nehri, Aral Gölü, Hazar Denizi ve Güney Urallar arasındaki bolgeye yerleşip, batıdaki akrabalarına yani diğer Oğuzlara katıldılar.

Oğuzlar burada oldukça kalabalık bir kitle meydana getirdiler ve Karahanlılar’ın idaresine girdiler. Daha sonra baskentleri Sirderya (Seyhun) ırmağının güneyindeki 10. Yy.’la kadar kışlak olarak kullandıkları Yenikent olmak uzere bir Yabgu Devleti kurdular.

Oğuzların ilk Yabgu Devletlerinde Boz Ok, Üç Ok diye teşkilatları vardı. Oğuz Yapgu Devleti’nin X. yy. sonunda yıkılmasından sonra üç kısma ayrıldılar. Bir kısmı Karadeniz’in kuzeyinden Doğu Avrupa’ya, oradan da Makedonya’ya ve Trakya’ya vardılar. Ancak olumsuz şartlardan dolayı dağıldılar. Bunlardan bazıları paralı asker olarak Bizans ordusu içinde Malazgirt Savaşı’na katıldı, fakat Türk Selçuklu ordusundan tarafa geçip Alparslan’ın savaşı kazanmasına yardım ederken bir kısmı da yerlerinde kaldılar. Bugünkü Türkmenistan onların torunlarıdır. Bir kısmı ise yani Selçuklular da Horasan’a yöneldi.

Oğuzlar, XI. yy.’dan itibaren 200 yıl boyunca Asya bozkırlarından Orta ve Yakın Doğu’ya akarak, İran’ı, Azerbeycan’ı, Irak’ı, Anadolu ve Suriye’yi almışlar, daha sonra Mısır’ı, Kuzey Afrika’yı, Balkanlar’ı ve Viyana’ya kadar Orta Avrupa’yı yurt tuttular. Sırasıyla Seyhun boylarında Yapgu Devleti’ni, Buyuk Selçuklu Devleti’ni ve Atabeyliklerini, Birinci Türkmen Beyliklerini, Karakoyunlu ve Akkoyunlu Devletlerini, Dulkadirli, Ramazanoğlu ve diğer beyliklerini, Safavi Devleti’ni, Orta ve Batı Anadolu Beyliklerini, Osmanlı Devletini ve Türkiye Cumhuriyetini, hepsini de Oğuzlar kurmuştur.

            Karahisartatlısı Köyünün mensubu olduğu Oğuzların Beydili Boyunun da göç güzergahları ve yerleşim merkezleri Kuzey Suriye, yani Halep, Rakka ile Antakya, Maraş, Sivas arasında yoğunlaşıyor.

            Beydililer konar-göçer olmaları nedeniyle bir çok baskı ve dışlamalara maruz kaldılar ama birlik ülküsünden çıkmayıp, gelenksel motiflerindeki Türk nezaketi ve asaletiyle heryerde gönüller kazanarak göç güzergalarında silinmez güzellikte izler bıraktılar. Tabiiki kötülerimizde olmamış değil. Yada bazı kötüler Beydili boyunun adını kullanarak bizlere gıyabi nefretler yöneltmiş. Ama her zaman söylüyorum erdemlerle faziletlerle yüklü eşsiz bir Türk inceliğini bizlerin sayesinde tüm dünya tanımış.

            Beydili oymağına mensup bir şairin şu tarihi şiiri aslında tüm geçmiş güzergahımızı neredeyse tam olarak özetliyor. Önce bu şiiri okuyup, detayları devamında yazalım. Arzediyorum.

 

Aral-Göl Buhara İran Horasan

Yıkıldı Gazneli Devlet Oğuz’dan                                                                                               

Büyük Selçukluydu adı o zaman

Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar

 

Yöneldiler ordan Anadolu’ya

Doğudan güneyden vardı oraya

Oğuz’un Beğdili en baş sıraya

Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar

 

Süleyman Şah ile beraber idi

Türkmenler içinde çok yiğit idi

Tarih boyle yazıp dile getirdi

Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar

 

Bir bölüğü Horasan’dan batıya

Ulaştı güneyden Anadolu’ya

Sahip idi bunlar teşkilat boya

Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar

 

Kondular göçtüler tam beş yuz sene

Yazları Sivas’a  kışın Halep’e

Çok büyük il idi oymaklar ile

Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar

 

Kışlakları Maraş Halep arası

Yaylaları Sivas cevre merası

Sonra Anadolu oldu sılası

Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar

 

İkiye bölündü biri Sivas’ta

Bir bölüğü kaldı Halep Maraş’ta

Bir kısmı da Suriye’de haric’te

Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar

 

Ucyuz sene once Rakka iline

Surduler oraya seksen bin evle

Can verdi can aldı cekti sineye

Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar

 

Rakka’da sammarlar pek azgın idi

Lakin Beğdili’den cok satır yedi

Yılmadı dusmana aman dedirdi

Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar

 

Asalet gostermis yine gosterir

Comerttir elleri hem alır verir

Kıyamete kadar namı soylenir

Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar

 

Tarihler yad eder yiğitliğini

Rakka’da gosterdi ne idiğini

Mezhebi Hanefi İslamdır dini

Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar

 

Altındır karısmaz baska madene

Sakın ha Avsardır, Kara evli deme

Bayat da değildir yanlıs soyleme

Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar

 

Oğuzhan torunu Yıldızhan soyu

Yirmidort Oğuzun Beğdili boyu

Kadimden, temelden doğruluk huyu

Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar

 

Vasıfları ustun yiğit mert olur

Asil soydur kotuleri az olur

Asaleti hallerinden okunur

Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar

 

Haktan onlar sever kendi soyunu

Tutmustur bırakmaz İslam yolunu

Vatan millet icin acar kolunu

Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar

 

(DEVAM EDECEK)

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.