HAK-İŞ’in 47. Kuruluş Yıldönümü vesilesiyle düzenlenen etkinliğe gitmeden önce, ‘emek’, ‘ekmek’ ve ‘yemek’ adına oluşan çağrışımların peşine düştüm!
‘Emek’ öylesine yüce bir değer ki içine bir harf katarsınız ‘ekmek’ olur ve dünyayı doyurur!
Ekmeği sofraya koymak için emek gerekir ve o emek, ekmek olur ama onu bir de ‘yemek’ gerekir!
O dem, ‘emek’in başına bir harf koymanız yeter. Oldu mu size ‘Yemek’!
Aha doydunuz işte!
***
HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, daha önce hem televizyon programı konuğum olduğu hem de pek çok toplantısını takip etme imkanı bulduğum için biliyorum, konuya bakışı nettir ve özeti şöyledir:
-Emek, ekmek, yemek kutsalımızdır…
Sıkıntılı süreçlerden, darbe/muhtıra ortamlarından bugünlere ulaşan mazisinde emeğin, emekçinin hakkını/hukukunu, ekmeğini korumak vardır. O yüzden en genç ama en büyük işçi sendikaları konfederasyonlarından biridir…
***
Bu büyük camianın yaş gününü kutlarken emeğe, ekmeğe, yemeğe kem gözle bakanlara bendenizin de iki çift söz var.
Derim ki;
Emeğe selam durmayan varsa
Emeğe hakkın vermeyen varsa
Hele bu gerçeği görmeyen varsa
Atalar der ki: Ekmeksiz onlar
*
İnsan çalışır hakkın almazsa
Emek hak/hukuk, ekmek bulmazsa
Kazanan buna razı olmazsa
Atalar der ki: Ekmeksiz onlar
*
Göçen madende şehit düşene
Tedbirsiz, işçiye mezar eşene
Kusurluyken buna gülen, şaşana
Atalar der ki: Ekmeksiz onlar
*
Sendika yoksa işçi ne etsin
Örgütsüz emek kalmasın bitsin
Kim diyor ise: Bu fikir yitsin
Atalar der ki: Ekmeksiz onlar
*
Baharda, yazda, sonbahar, güzde
Kapkara kışta emektir gözde
Buna her kim ki der ise: Sözde
Atalar der ki: Ekmeksiz onlar
*
Hırkalı her dem emekçi oldun
Ekmeği her dem emekte buldun
El değil her dem kendini yoldun
Atanı dinle; ekmeksiz olma