Farkında mısınız, son zamanlarda ne kadar da öfkeli olduk. Kavga etmek için bahaneler arıyoruz adeta. Yanımızdan geçen birinin konuşması, diğerinin kahkahası, çocuğun ağlaması, kapının gıcırtısı...
Tahammül seviyemiz yerle yeksan olmuş durumda ve artık kolay kolay hiçbir şey tatmin etmiyor bizi.
Peki neden bu durumdayız? Hiç düşündük mü?
Belki de kök sebebi bulabilmek için biraz daha geriye gitmemiz gerekiyor.
Öfkenin asıl nedeni
Pandemi sürecinin başlamasıyla, özgürlük alanımız nerdeyse tamamen kısıtlandı. Koronavirüs pandemisi gündelik hayatımızı sarsan bir salgına dönüşerek bizi hayattan uzaklaştırdı, dış dünyadan soyutladı.
E tabi bu da bizde gerekli/gereksiz öfkeye sebep oldu. Evlerimizin içine tıkılıp kaldık. Elimizden hiçbir şey gelmeyince öfkemizi içimize attık.
Evlat kokusunu özledik
Sevdiklerimizle görüşemez olduk. Sarılmak bir yana dursun, tokalaşamadık bile. Ya çocuklarımız? Onlara yaklaşırken, “Acaba mikrop bulaştırır mıyım?” korkusuna kapıldık, evlat kokusuna hasret kaldık. Bunun üzüntüsünü de içimize attık.
Herkes bizim için bir tehlikeydi o süreçte. Hal böyle olunca daha çok çekildik, aylarca hapsolduğumuz o kabuğun içine.
Yasımızı yaşayamadık
Medya aracılığıyla haberdar olduk dış dünyadan. Vaka sayıları arttıkça daha çok gerildik, daha çok korktuk. Bu korkuyu da içimize attık.
Bu arada sevdiklerimizi de kaybettik. Üstelik taziyelerine dahi gidemedik. Yasımızı hakkıyla yaşayamayınca kendimizi suçladık. Bunun acısını da içimize attık.
Ve onca tedbire rağmen, birçoğumuz kaçamadık bu hastalığın pençesinden. Ölümü hatırladık, kimsesiz, yapayalnız ölmekten korktuk.
Sanki her şey bitti!
Sonra zamanla eski düzene geri döndü dünya. Kaldığımız yerden devam ettik hayata. Ya da biz öyle olduğunu zannedip avuttuk kendimizi.
Oysa içimize attığımız o öfke, korku, acı, üzüntü, adı her neyse o duygu ilk günkü tazeliğiyle oracıktaydı. Ve onu tetikleyen ufak sarsıntılar her şeyi alt üst ediverdi. Vaka sayıları düştükçe kavgalar, cinayetler, boşanmalar arttı. Durup dururken ağlamalar, nefessiz kalmalar, panikataklar başladı. Adımlarımızı kontrol edemez hale geldik. Artık birbirimizi anlamakta bile zorlanıyoruz. O kadar çok bastırılmış, birikmiş duygu var ki içimizde, iyi bir şeyi kabul etmiyor zihnimiz. Oradaki irini akıtmadan da kabul etmeyecek maalesef. Anlayacağınız, son birkaç yılda yaşadıklarımız, uzun yıllar etkisini sürdürmeye devam edecek.
İnsan olmaya, insan kalmaya özen gösterelim lütfen…