Rıfat Çakır
Köşe Yazarı
Rıfat Çakır
 

Doğan görünümlü şahinlerin ‘şeytan yuvası’: Sosyal medya

Anlaşılır bir dille tarif etmek gerekirse, sosyal medya iyi-kötü, zengin-fakir, eğitimli-eğitimsiz, yerli-yabancı, akıllı-deli her bireyin oturduğu yerden özgür bir gazeteci gibi fikrini anında yayınlayarak beyan ettiği teşhiri dünyaya açık etkili bir kulvardır. Kötü kullanıldığında bir bela, iyi kullanıldığında da etkisi çok yüksek bir tanıtım ve kültür platformuna dönüşebiliyor.  Tabii ki özgürlük alanı bu kadar sınırsız ve bu kadar sorumsuz ve denetimsiz bu yayınlarda, fertler ve gruplar dini, siyasi, sosyal her konuda öneri, beklenti, düşünce ve eleştirilerini bir tık hızında kamuoyuna aktarırken, kendilerini de bir okulun, bir ekolün öncüsü gibi görüyorlar. Hal böyle olunca öfkeyle kalkıp zararla oturan, bağıran, çağıran, kızan, gücenen, dost olan, kavga eden, lanet okuyan, bravo diyen, seven, nefret eden, örnek alan, takip eden, öneren, uyaran vs. vs. insanı her türlü yanıltıcı ve anlık kararlara sürükleyen anlaşılması güç bir mecrada başıboş bırakıyor. Her neyse… Rengi, ışıltısı bol bu magazin sayfalarında keyifle dolaşanların çoğu da, iletişimde olduğu karakterleri iyi veya kötü tahlil edip, samimiyet analizlerini yapabiliyor. Yaklaşık 10 yıldır benim de sosyal sayfalarım var. Günlük ortalama iki saatim Facebook, Instegram, Whatshapp ve Mesenger ağlarında geçiyor. Her görüş ve düşünceden siyasi, dini, etnisite platformlarından yüzlerce sanal arkadaşım var. Prensip gereği sosyal ağlardan din, siyaset, kurum, kimlik, dernek ve düşüncelere karşı sempatik-antipatik hiçbir görüş yazmam. Kabul etsem de, etmesem de herkesin fikri paylaşımlarını saygıyla ve işaretsiz izlerim. Gülünç durumları insanı düşündürüyor elbette. Kimi tarih ve şartlarını ölçüp tartacak, analitik yordayacak bir kapasitesi olmadığı halde, duyumlarının etkisiyle basıyor küfrü veya hamisi olup alıyor başının üstüne. Kimi hiçbir kaynak okumadan, ekranda izlediği ve dolaylı yönden sürekli milliyetine küfreden cahil bir tarihçiye körü körüne bağlanıp sadık yanaşması kesilerek o da karşıt görüşlere başlıyor küfre. Kimi samimiyetsiz imanıyla, günlük dini telkinler veriyor. Kimi taraftarı olduğu bile belirsiz bir siyasi partiye kendini yandaşıymış gibi gösterebilmek uğruna yalakalığın zirvesine çıkıp taklalar atıyor, fırıldaklar çeviriyor. Kimi gününü erotik sitelerde geçirdiği halde ahlak, iffet abidesi kesiliyor. Neler neler... Doğan görünümle şahinler! Siyasetçilerin balık tutmak için aradığı bulanık su denilen alan burası tabii ki. Bu kanal, onların seçmenleri idare etmek için adeta uzaktan kumandaları... Anlık söyleyemediklerini tartıp düşünerek yazıyorlar ve evliyavari kabul görür karakterlere bürünerek günlerini kurtarıyorlar. Seçmenlerinin gönlünde çoğunun yeri olmadığı halde, halkın liderlerine olan sempatisiyle aradan sıyrılan bu dayatılmış siyasetçiler, tembellik, yalan, kandırma, umut ve oyalama konularında sosyal medyada uzmanlaşırken, dinle süsledikleri yalanda uzmanlaşmış dilleri, hayali projeleri, kısır icraatları ve sayfalar dolusu yaptıkları ortada olmayan işleriyle eksi derinliklerdeki güvenlerini yine bu mecrada artırmaya çalışıyorlar. Milliyetin, maneviyatın, dinin, imanın en sadık hamileriymiş gibi maskelenirken, karşılıksız sözleri, tutarsız özleri ve sevimsiz yüzleriyle hâlâ dinden, hadisten bahsetmeye devam ediyorlar. Hatta siyasetçinin biri seçmenlerime karşı günlük iki tane hadis sallıyorum bile demişti.  Tabii ki cingöz siyasetçilerin attıkları yemlere gelen onlarca acemi kuş var. Şarlatan bir siyasetçi bile kendisi için toy seçmenine “Vay babam adamın dibi, Başbakan olacak adam” dedirtebiliyor. Garibim seçmeni düşünemiyor ki Hükümet programında ne var, bu nimetlerin şehrimize yansıması için seçtiklerimizin gayreti ve performansı ne? Temsil sürelerince icraata dönüştürdükleri vaatleri hangisi? Eğitim, istihdam, tarım, sanayi, yatırım, donanım, teşvik, yönlendirici yenilikler, ticari hayata kattıkları ney? Dağıtılan imkanları neden şu il, bu il alıyor da biz alamıyoruz gibi sorular ve bunları analitik sorgulayacak bir seçmen veya seçmen gurubu yok. Garibimin sırtı sıvazlansın yeter. Tabii ki yırtılan tüfekçi Bekir’in yakası. Dert bir değil ki… Köyler eriyor, işsizlik şahlanıyor, bir nesil köreliyor, bir şehir kıvranıyor, umutlar tükeniyor, yalan ve düzmecelerle zaman sürekli israf ediliyor. Siyaset ne zaman kayıtsız şartsız halkın iradesine bırakılır, halkta kendi değerini toplumsal sözleşmeyle kendisi belirleyip seçerse hizmetler ve kalitesi o zaman ortaya çıkacaktır. Şimdiki flu renklerin belirginleşmesi için dertlerin objektif kriterler doğrultusunda sıralanıp, taleplerin hukuki tanımı yaptırılarak, meşru zeminlerde ikna edici girişimlerle mücadele edilmesi gerektiği herkes tarafından biliniyor artık. Açık, anlaşılır ifadelerle örnek hizmetlerini seçmenine gösteren dürüst siyasetçiler yok mu? Var elbette. Boyalı icraatları laf kalabalığıyla yutturan tipleri tespit ve sorgulama amacıyla da sosyal medya bir araç olmalı. Gelişmiş ülkeler ve örnek şehirlerin seçilenleri başta olmak üzere tüm seçilenlerin verim karneleri tarafsız kurum ve bilirkişilerce oluşturulmalı ve karşılaştırılmalı. Yani sosyal medya amacına uygun kullanılsa gerçekten aydınlatıcı ve bilgilendirici bir araç. Ama bugünkü haliyle düşünürsek tam bir şeytan yuvası.  Yanılıyor muyum?
Ekleme Tarihi: 09 Şubat 2022 - Çarşamba

Doğan görünümlü şahinlerin ‘şeytan yuvası’: Sosyal medya

Anlaşılır bir dille tarif etmek gerekirse, sosyal medya iyi-kötü, zengin-fakir, eğitimli-eğitimsiz, yerli-yabancı, akıllı-deli her bireyin oturduğu yerden özgür bir gazeteci gibi fikrini anında yayınlayarak beyan ettiği teşhiri dünyaya açık etkili bir kulvardır. Kötü kullanıldığında bir bela, iyi kullanıldığında da etkisi çok yüksek bir tanıtım ve kültür platformuna dönüşebiliyor.  Tabii ki özgürlük alanı bu kadar sınırsız ve bu kadar sorumsuz ve denetimsiz bu yayınlarda, fertler ve gruplar dini, siyasi, sosyal her konuda öneri, beklenti, düşünce ve eleştirilerini bir tık hızında kamuoyuna aktarırken, kendilerini de bir okulun, bir ekolün öncüsü gibi görüyorlar. Hal böyle olunca öfkeyle kalkıp zararla oturan, bağıran, çağıran, kızan, gücenen, dost olan, kavga eden, lanet okuyan, bravo diyen, seven, nefret eden, örnek alan, takip eden, öneren, uyaran vs. vs. insanı her türlü yanıltıcı ve anlık kararlara sürükleyen anlaşılması güç bir mecrada başıboş bırakıyor. Her neyse… Rengi, ışıltısı bol bu magazin sayfalarında keyifle dolaşanların çoğu da, iletişimde olduğu karakterleri iyi veya kötü tahlil edip, samimiyet analizlerini yapabiliyor. Yaklaşık 10 yıldır benim de sosyal sayfalarım var. Günlük ortalama iki saatim Facebook, Instegram, Whatshapp ve Mesenger ağlarında geçiyor. Her görüş ve düşünceden siyasi, dini, etnisite platformlarından yüzlerce sanal arkadaşım var. Prensip gereği sosyal ağlardan din, siyaset, kurum, kimlik, dernek ve düşüncelere karşı sempatik-antipatik hiçbir görüş yazmam. Kabul etsem de, etmesem de herkesin fikri paylaşımlarını saygıyla ve işaretsiz izlerim. Gülünç durumları insanı düşündürüyor elbette. Kimi tarih ve şartlarını ölçüp tartacak, analitik yordayacak bir kapasitesi olmadığı halde, duyumlarının etkisiyle basıyor küfrü veya hamisi olup alıyor başının üstüne. Kimi hiçbir kaynak okumadan, ekranda izlediği ve dolaylı yönden sürekli milliyetine küfreden cahil bir tarihçiye körü körüne bağlanıp sadık yanaşması kesilerek o da karşıt görüşlere başlıyor küfre. Kimi samimiyetsiz imanıyla, günlük dini telkinler veriyor. Kimi taraftarı olduğu bile belirsiz bir siyasi partiye kendini yandaşıymış gibi gösterebilmek uğruna yalakalığın zirvesine çıkıp taklalar atıyor, fırıldaklar çeviriyor. Kimi gününü erotik sitelerde geçirdiği halde ahlak, iffet abidesi kesiliyor. Neler neler... Doğan görünümle şahinler! Siyasetçilerin balık tutmak için aradığı bulanık su denilen alan burası tabii ki. Bu kanal, onların seçmenleri idare etmek için adeta uzaktan kumandaları... Anlık söyleyemediklerini tartıp düşünerek yazıyorlar ve evliyavari kabul görür karakterlere bürünerek günlerini kurtarıyorlar. Seçmenlerinin gönlünde çoğunun yeri olmadığı halde, halkın liderlerine olan sempatisiyle aradan sıyrılan bu dayatılmış siyasetçiler, tembellik, yalan, kandırma, umut ve oyalama konularında sosyal medyada uzmanlaşırken, dinle süsledikleri yalanda uzmanlaşmış dilleri, hayali projeleri, kısır icraatları ve sayfalar dolusu yaptıkları ortada olmayan işleriyle eksi derinliklerdeki güvenlerini yine bu mecrada artırmaya çalışıyorlar. Milliyetin, maneviyatın, dinin, imanın en sadık hamileriymiş gibi maskelenirken, karşılıksız sözleri, tutarsız özleri ve sevimsiz yüzleriyle hâlâ dinden, hadisten bahsetmeye devam ediyorlar. Hatta siyasetçinin biri seçmenlerime karşı günlük iki tane hadis sallıyorum bile demişti.  Tabii ki cingöz siyasetçilerin attıkları yemlere gelen onlarca acemi kuş var. Şarlatan bir siyasetçi bile kendisi için toy seçmenine “Vay babam adamın dibi, Başbakan olacak adam” dedirtebiliyor. Garibim seçmeni düşünemiyor ki Hükümet programında ne var, bu nimetlerin şehrimize yansıması için seçtiklerimizin gayreti ve performansı ne? Temsil sürelerince icraata dönüştürdükleri vaatleri hangisi? Eğitim, istihdam, tarım, sanayi, yatırım, donanım, teşvik, yönlendirici yenilikler, ticari hayata kattıkları ney? Dağıtılan imkanları neden şu il, bu il alıyor da biz alamıyoruz gibi sorular ve bunları analitik sorgulayacak bir seçmen veya seçmen gurubu yok. Garibimin sırtı sıvazlansın yeter. Tabii ki yırtılan tüfekçi Bekir’in yakası. Dert bir değil ki… Köyler eriyor, işsizlik şahlanıyor, bir nesil köreliyor, bir şehir kıvranıyor, umutlar tükeniyor, yalan ve düzmecelerle zaman sürekli israf ediliyor. Siyaset ne zaman kayıtsız şartsız halkın iradesine bırakılır, halkta kendi değerini toplumsal sözleşmeyle kendisi belirleyip seçerse hizmetler ve kalitesi o zaman ortaya çıkacaktır. Şimdiki flu renklerin belirginleşmesi için dertlerin objektif kriterler doğrultusunda sıralanıp, taleplerin hukuki tanımı yaptırılarak, meşru zeminlerde ikna edici girişimlerle mücadele edilmesi gerektiği herkes tarafından biliniyor artık. Açık, anlaşılır ifadelerle örnek hizmetlerini seçmenine gösteren dürüst siyasetçiler yok mu? Var elbette. Boyalı icraatları laf kalabalığıyla yutturan tipleri tespit ve sorgulama amacıyla da sosyal medya bir araç olmalı. Gelişmiş ülkeler ve örnek şehirlerin seçilenleri başta olmak üzere tüm seçilenlerin verim karneleri tarafsız kurum ve bilirkişilerce oluşturulmalı ve karşılaştırılmalı. Yani sosyal medya amacına uygun kullanılsa gerçekten aydınlatıcı ve bilgilendirici bir araç. Ama bugünkü haliyle düşünürsek tam bir şeytan yuvası.  Yanılıyor muyum?
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.