Rıfat Çakır
Köşe Yazarı
Rıfat Çakır
 

Edebiyatçılar Beşiği Alcı; Yaşayan En Büyük İnsan Hazinesi Selahattin Kaynar'ı Kaybetti

Misafirperverliğin, kalemin, kelâmın, sözün, sohbetin, kültürün, nüktenin, dostluk ve muhabbetin beşiği olarak bilinen Yozgat Sorgun Alcı Köyü, başta şiir olmak üzere tüm yazı ve söz sanatlarında emsalsiz ustalarla doludur.             İşte bu güzide köyde ekmeği yenir, suyu içilir, güvenle himayesine sığınılır, asalet ve fazilet sahibi hanedan bir ailenin ferdi olarak büyüyen Selahattin Kaynar Hoca tüm gönüllerde iz bırakarak Yüce Hak’ka yürüdü. Köyünde ve görev yaptığı yerlerde edeple donatılı birbirinden seçkin yüzlerce öğrenci yetiştiren bu kıymet; yurtdışında da gurbetçilere klavuzluk yapan, birikimi yüksek sevilen bir duayendi.     İnce ruhu, derya bilgisi, zengin gönlü ve tevazu dolu üslubuyla herkesin hatırını sayan, Yesevi çizgisinde hurafelerden arı, yüksek ahlakla süslü Türk İslam sentezini liyakatle uygulayan tarifsiz insafı, cömert ihsanı ve insani duygularıyla tüm mazlumlara yarendi. Dindari mahlasıyla şiirler yazan Aşıklar Aşığı babası Muhittin Kaynar gibi Avrupai bir görgüye, güçlü bir sentaksa sahip usta bir kalemdi. Felsefi, sosyolojik ve pastoral konularda çok didaktik eserleri olmasına rağmen nezaketinden hiçbir zaman ben şairim, edibim, yazarım bile demezdi. Başta kendi ailesi olmak üzere birbirinden hitabet ehli, söz sanatlarında usta, bürüklü profesör ve kasketli filozoflarla dolu Alcı Köyü’nde, misafirperver, cömert ve varlıklı bir ailenin ferdi olan Selahattin Hoca, yaşam şartlarında sürüklendiği hangi ekonomik statü, hangi sosyal donatı ve hangi konumda olursa olsun, çevresi ve çehresine yardım eden, yol gösteren bir abi ve mürşit konumundaydı. Cebeci Asri mezarlığında babasının yanında toprağa verilen Selahattin Hoca’nın vefatını duyan tüm köylüleri, öğretmen, bürokrat, kültür-sanat, siyaset, ticaret ve akademik camiadan arkadaş ve komşuları vefa göstererek mahşeri bir kalabalık oluşturdu. Herkes; “Hoca’dan yardım, yakınlık ve dostluk gördüğünü anlatırken, “Biz Ondan asla ağrınmadık, incinmedik, cömert izzeti, güler yüzlü ikramı ve muhteşem sohbetini unutmayacağız” diyorlardı. Türk Basınının duayen isimlerinden Dursun Erkılıç; “Selahattin Kaynar’a Ankara’da komşuyduk. Tam bir kültür atlasıydı. Gerçek bir Yozgat beyefendisi, iyi bir hatip, gerçek bir şair, herkesin sevdiği zarif bir insandı.” dedi. Dilinden bir tane bile çirkin söz çıkmazdı. Onla konuşanlar, sohbeti, vefası, dostluğu ve faziletine tiryakiydi. Elinde olana yok demezdi. Sofrası her daim kalabalık, derya gönüllü, erdem ve kanaat sahibi, alicenap, eli cömert biriydi. Onun yardımını, iyiliğini görmeyen bir kimsenin olduğuna bende inanmıyorum.   Maalesef ki gençler arasında çıkan çok talihsiz bir kavga sonucu Rahmetli abisi Şeref Kaynar’ı benim amcam Durak Çakır vurmuş. Yürekleri yaralı Dindari Amcamız, Talat Abimiz ve Selahattin Hocamız aydın, saygın, arif ve asri kimlikleriyle bize hiçbir zaman kin ve küslük gütmedi. Onların gösterdiği bu büyüklük ve asalet karşısında sürekli ezildik. Güzel insanlar Bendeniz bir zamanlar TRT Televizyonlarında tarih, coğrafya, edebiyat, sanat, matematik gibi konularda genel kültür bilgi yarışmalarına çıkardım. Joker, Ben Bilirim, Düşünelim Konuşalım Yarışalım ve Banko adındaki bu yarışmalarda 39 kez birinci oldum. Beni her seferinde ilk kutlayan Talat ve Selahattin Hocalarımız olurdu. Bizzat evimize gelir ve “Oğlum senle gurur duyuyoruz, ne muhteşem başarılara imza attığının farkında mısın sen” derlerdi. İltifatlarla süslü naif cümleleri ve kibar sesleriyle gönüllere dokunarak konuşan, tevazuyla hal hatır soran, bilgiye cesaretle yönlendiren yüce duygulara sahip, çok zarif gönül insanlarıydı. Kaynar ailesi akrabaları olan Kazancıklıoğulları’yla beraber Türk Edebiyatında saygın bir okulun, elit bir ekolün öncüsü, öğretmeni konumundaydı.   Baş olanlar öğünmesin Ne gelirse başa gelir Diz toprağa dayanır da Baş düşerse taşa gelir   Dizelerinin yazarı Kasım Kazancıklıoğlu dayısı,   Bu dünyanın bir hali alimi cahil yapar Kaydırır yalçın dağı su basar sahil yapar Tilkiye fırsat verir aslanı gafil yapar Kazma kazmak içindir bazen de taşa gelir Takdiri İlahinin yazısı başa gelir   Dizlerinin yazarı Erdal Kazancıklıoğlu yeğeni,   Sabahtan rastladım ben bir yosmaya, Yıkılmış çehreler, hâller perişan. Karışmış zülüfler, örtmüş yüzünü, Toplanmaz bir yere, teller üşümüş.   Rüzgâr değer, zülüfleri dağılır, Ala gözler sağa sola çevrilir, Al duvağı pembe yüzden sıyrılır, Dizgin tutan güzel eller üşümüş.   Sarıya meyaldir takım elbise, Hiç zulüm çekip de düşmemiş yasa, Cennetlik yanaktan alanlar buse, Sızıyor dudaktan, ballar üşümüş.   İnci dizisidir dişler sırası, Kirpikler ok gibi kudret karası, Bir buğday eninde kaşlar arası, Solmamış yanakta güller üşümüş.   Güzeli methetmek Muhittin işi, Bir ceylan yavrusu, yirmidir yaşı, Ya Rab nittin halkı yakan güneşi, Baksana o nazlı kullar üşümüş   Diye platonik aşkla bağlı olduğu bir gelini tasvir eden Aşık Dindari (Muhittin Kaynar) babasıydı.  Hepsinin de konuşma, yazı ve şiirlerinde düşünsel bir içerik, felsefi bir derinlik, anlamsal bütünlük ve üstün söz sanatları vardı. Hoş sohbetleri, arif bilgileri, edebi donatıları ve imrenilir sentakslarına hayran olmayan bir edip, örnek almayan bir şair, yazar yok desek yeridir. Hepsinin de rafları kitaplarla yüklü, üslupları edep ve saygıyla donatılıydı. Selahattin Kaynar ismi ise tüm bu ailede hit bir statüdeydi. Cenab-ı Allah rahmeti ve cennetiyle ödüllendirerek sonsuz huzuruna kavuştursun. Özellikle Yozgat basınımıza şöyle bir eleştiride bulunmak istiyorum. Tabii ki hepsi için demiyorum ama bir çok siyasetçi, bürokrat, akademisyen, sanatçı, tarihçi, edebiyatçı vesair unvanlarda bilgisi, liyakati, kitapları, eserleri, emekleri toplumda kabul görmeyen, sanatsal estetikten yoksun, halkın geleneksel duygularında, edebi kanaatinde, kültürel ilgisinde, sevgisel çizgisinde değerleri bir türlü akredite edilmemiş karsamba kalabalıkların niteliksiz uğraşıları ha bire haber edilirken, idealist eğitimciliği, didaktik eserleri ve işadamı kimliğiyle yüzlerce gurebaya faydası dokunmuş, Yozgat’ın, Yozgatlının adını her yerde yüceltmiş, gerçek bir emektar, gerçek bir vatansever, gerçek bir kültür değeri olan Selahattin Hoca’nın asaletle donatılı saygın emeklerini, yazılı eserlerini, aydın fikirlerini ve kaliteli karakterini hangi siyasetçi, hangi basın, hangi kültür insanı ya da Yozgat otoriteleri ne zaman fark edecek veya fark ettirecek. Ne zaman bu değerler tanıtılacak ve ne zaman duyuracaklar diye hep beklerdim. Ama ne yazık ki kısır siyasetçiler, kurnaz bürokratlar ve hatır bilmez yöneticiler avara uğraşları ile bu derya gönüllü insanları hep gölgede bıraktı ve itibarlarını çaldılar. Bozok coğrafyasının edebiyat otoriteleri Abbas Sayar’ın Dursun Erkılıç’ın, Yılmaz Göksoy’un Saygı Öztürk’ün, Doğan Özmen’in, Durali Doğan’ın, Yusuf Karakaya’nın, Siyami Yozgat’ın, Abdulkadir Çapanoğlu’nun, Hakkı Acun, Gülten Akın, Yusuf Ziya Bahadınlı, Arif Baş, Çetin Kılıçarslan, Nihat Boydaş ve Yusuf Özcan’ın her mecliste  “Bu nasıl bir köy Yarabbi, Alcı’nın ekmeğini yiyen, suyunu içen akıl almaz bir efsuna, sanatsal bir gizeme bürünüyor, Mevlana’dan daha felsefi sözler üretiyorlar” dedikleri Alcı Köyü’nün Gambır Koprü Enstitüsü ve Setenin Dibi Edebi İlimler Fakültesinden mezun gerçek şairlerini, yazarlarını, tarihçilerini ve edebiyatçılarını gören herkes bu köyün kalitesi ve kalibresini iyi bilir. Ahirete intikallerinde bile bu değerlerin adları, emekleri, eserleri, ortalıktaki kültür insanıyım diye gezen kusurlu ve kısır unvanlarca ne kadar perdelenmeye çalışılsa da hiç kimsenin gücü, kudreti Alcı Köyünün böyle kıymetlerini gölgelemeye yetmedi, yetemezde. Köyümüzün, ilimizin, ilçemizin adını her yerde yücelten bu derya gönüllü şahsiyete Allahtan rahmet, eşi Hacer Yengeme, çocuklarına, tüm akrabalarına ve tüm köylülerime baş sağlığı ve sabır diliyorum. Aşıklar Aşığı Dindari’nin Oğlu Selahattin Kaynar Hocamızın eğitim, kültür, bürokrasi ve edebiyat dünyasına kazandırdığı eşsiz eserleri, unutulmaz yardımları, iltifatkar üslubu, bilge sohbeti ve zarif nezaketi hiçbir zaman ölmeyecek, ebediyen gönüllerimizde yaşayacak. Rahmeti bol, ruhu şad, mekanı cennet olsun. Cenab-ı Allah’ın sonsuz huzurunda nur içinde uyusun.
Ekleme Tarihi: 15 Mart 2023 - Çarşamba

Edebiyatçılar Beşiği Alcı; Yaşayan En Büyük İnsan Hazinesi Selahattin Kaynar'ı Kaybetti

Misafirperverliğin, kalemin, kelâmın, sözün, sohbetin, kültürün, nüktenin, dostluk ve muhabbetin beşiği olarak bilinen Yozgat Sorgun Alcı Köyü, başta şiir olmak üzere tüm yazı ve söz sanatlarında emsalsiz ustalarla doludur.

            İşte bu güzide köyde ekmeği yenir, suyu içilir, güvenle himayesine sığınılır, asalet ve fazilet sahibi hanedan bir ailenin ferdi olarak büyüyen Selahattin Kaynar Hoca tüm gönüllerde iz bırakarak Yüce Hak’ka yürüdü.

Köyünde ve görev yaptığı yerlerde edeple donatılı birbirinden seçkin yüzlerce öğrenci yetiştiren bu kıymet; yurtdışında da gurbetçilere klavuzluk yapan, birikimi yüksek sevilen bir duayendi.    

İnce ruhu, derya bilgisi, zengin gönlü ve tevazu dolu üslubuyla herkesin hatırını sayan, Yesevi çizgisinde hurafelerden arı, yüksek ahlakla süslü Türk İslam sentezini liyakatle uygulayan tarifsiz insafı, cömert ihsanı ve insani duygularıyla tüm mazlumlara yarendi.

Dindari mahlasıyla şiirler yazan Aşıklar Aşığı babası Muhittin Kaynar gibi Avrupai bir görgüye, güçlü bir sentaksa sahip usta bir kalemdi. Felsefi, sosyolojik ve pastoral konularda çok didaktik eserleri olmasına rağmen nezaketinden hiçbir zaman ben şairim, edibim, yazarım bile demezdi.

Başta kendi ailesi olmak üzere birbirinden hitabet ehli, söz sanatlarında usta, bürüklü profesör ve kasketli filozoflarla dolu Alcı Köyü’nde, misafirperver, cömert ve varlıklı bir ailenin ferdi olan Selahattin Hoca, yaşam şartlarında sürüklendiği hangi ekonomik statü, hangi sosyal donatı ve hangi konumda olursa olsun, çevresi ve çehresine yardım eden, yol gösteren bir abi ve mürşit konumundaydı.

Cebeci Asri mezarlığında babasının yanında toprağa verilen Selahattin Hoca’nın vefatını duyan tüm köylüleri, öğretmen, bürokrat, kültür-sanat, siyaset, ticaret ve akademik camiadan arkadaş ve komşuları vefa göstererek mahşeri bir kalabalık oluşturdu. Herkes; “Hoca’dan yardım, yakınlık ve dostluk gördüğünü anlatırken, “Biz Ondan asla ağrınmadık, incinmedik, cömert izzeti, güler yüzlü ikramı ve muhteşem sohbetini unutmayacağız” diyorlardı.

Türk Basınının duayen isimlerinden Dursun Erkılıç; “Selahattin Kaynar’a Ankara’da komşuyduk. Tam bir kültür atlasıydı. Gerçek bir Yozgat beyefendisi, iyi bir hatip, gerçek bir şair, herkesin sevdiği zarif bir insandı.” dedi.

Dilinden bir tane bile çirkin söz çıkmazdı. Onla konuşanlar, sohbeti, vefası, dostluğu ve faziletine tiryakiydi. Elinde olana yok demezdi. Sofrası her daim kalabalık, derya gönüllü, erdem ve kanaat sahibi, alicenap, eli cömert biriydi. Onun yardımını, iyiliğini görmeyen bir kimsenin olduğuna bende inanmıyorum.  

Maalesef ki gençler arasında çıkan çok talihsiz bir kavga sonucu Rahmetli abisi Şeref Kaynar’ı benim amcam Durak Çakır vurmuş. Yürekleri yaralı Dindari Amcamız, Talat Abimiz ve Selahattin Hocamız aydın, saygın, arif ve asri kimlikleriyle bize hiçbir zaman kin ve küslük gütmedi. Onların gösterdiği bu büyüklük ve asalet karşısında sürekli ezildik.

Güzel insanlar Bendeniz bir zamanlar TRT Televizyonlarında tarih, coğrafya, edebiyat, sanat, matematik gibi konularda genel kültür bilgi yarışmalarına çıkardım. Joker, Ben Bilirim, Düşünelim Konuşalım Yarışalım ve Banko adındaki bu yarışmalarda 39 kez birinci oldum. Beni her seferinde ilk kutlayan Talat ve Selahattin Hocalarımız olurdu. Bizzat evimize gelir ve “Oğlum senle gurur duyuyoruz, ne muhteşem başarılara imza attığının farkında mısın sen” derlerdi. İltifatlarla süslü naif cümleleri ve kibar sesleriyle gönüllere dokunarak konuşan, tevazuyla hal hatır soran, bilgiye cesaretle yönlendiren yüce duygulara sahip, çok zarif gönül insanlarıydı.

Kaynar ailesi akrabaları olan Kazancıklıoğulları’yla beraber Türk Edebiyatında saygın bir okulun, elit bir ekolün öncüsü, öğretmeni konumundaydı.

 

Baş olanlar öğünmesin

Ne gelirse başa gelir

Diz toprağa dayanır da

Baş düşerse taşa gelir

 

Dizelerinin yazarı Kasım Kazancıklıoğlu dayısı,

 

Bu dünyanın bir hali alimi cahil yapar

Kaydırır yalçın dağı su basar sahil yapar

Tilkiye fırsat verir aslanı gafil yapar

Kazma kazmak içindir bazen de taşa gelir

Takdiri İlahinin yazısı başa gelir

 

Dizlerinin yazarı Erdal Kazancıklıoğlu yeğeni,

 

Sabahtan rastladım ben bir yosmaya,

Yıkılmış çehreler, hâller perişan.

Karışmış zülüfler, örtmüş yüzünü,

Toplanmaz bir yere, teller üşümüş.

 

Rüzgâr değer, zülüfleri dağılır,

Ala gözler sağa sola çevrilir,

Al duvağı pembe yüzden sıyrılır,

Dizgin tutan güzel eller üşümüş.

 

Sarıya meyaldir takım elbise,

Hiç zulüm çekip de düşmemiş yasa,

Cennetlik yanaktan alanlar buse,

Sızıyor dudaktan, ballar üşümüş.

 

İnci dizisidir dişler sırası,

Kirpikler ok gibi kudret karası,

Bir buğday eninde kaşlar arası,

Solmamış yanakta güller üşümüş.

 

Güzeli methetmek Muhittin işi,

Bir ceylan yavrusu, yirmidir yaşı,

Ya Rab nittin halkı yakan güneşi,

Baksana o nazlı kullar üşümüş

 

Diye platonik aşkla bağlı olduğu bir gelini tasvir eden Aşık Dindari (Muhittin Kaynar) babasıydı. 

Hepsinin de konuşma, yazı ve şiirlerinde düşünsel bir içerik, felsefi bir derinlik, anlamsal bütünlük ve üstün söz sanatları vardı. Hoş sohbetleri, arif bilgileri, edebi donatıları ve imrenilir sentakslarına hayran olmayan bir edip, örnek almayan bir şair, yazar yok desek yeridir. Hepsinin de rafları kitaplarla yüklü, üslupları edep ve saygıyla donatılıydı. Selahattin Kaynar ismi ise tüm bu ailede hit bir statüdeydi. Cenab-ı Allah rahmeti ve cennetiyle ödüllendirerek sonsuz huzuruna kavuştursun.

Özellikle Yozgat basınımıza şöyle bir eleştiride bulunmak istiyorum. Tabii ki hepsi için demiyorum ama bir çok siyasetçi, bürokrat, akademisyen, sanatçı, tarihçi, edebiyatçı vesair unvanlarda bilgisi, liyakati, kitapları, eserleri, emekleri toplumda kabul görmeyen, sanatsal estetikten yoksun, halkın geleneksel duygularında, edebi kanaatinde, kültürel ilgisinde, sevgisel çizgisinde değerleri bir türlü akredite edilmemiş karsamba kalabalıkların niteliksiz uğraşıları ha bire haber edilirken, idealist eğitimciliği, didaktik eserleri ve işadamı kimliğiyle yüzlerce gurebaya faydası dokunmuş, Yozgat’ın, Yozgatlının adını her yerde yüceltmiş, gerçek bir emektar, gerçek bir vatansever, gerçek bir kültür değeri olan Selahattin Hoca’nın asaletle donatılı saygın emeklerini, yazılı eserlerini, aydın fikirlerini ve kaliteli karakterini hangi siyasetçi, hangi basın, hangi kültür insanı ya da Yozgat otoriteleri ne zaman fark edecek veya fark ettirecek. Ne zaman bu değerler tanıtılacak ve ne zaman duyuracaklar diye hep beklerdim. Ama ne yazık ki kısır siyasetçiler, kurnaz bürokratlar ve hatır bilmez yöneticiler avara uğraşları ile bu derya gönüllü insanları hep gölgede bıraktı ve itibarlarını çaldılar.

Bozok coğrafyasının edebiyat otoriteleri Abbas Sayar’ın Dursun Erkılıç’ın, Yılmaz Göksoy’un Saygı Öztürk’ün, Doğan Özmen’in, Durali Doğan’ın, Yusuf Karakaya’nın, Siyami Yozgat’ın, Abdulkadir Çapanoğlu’nun, Hakkı Acun, Gülten Akın, Yusuf Ziya Bahadınlı, Arif Baş, Çetin Kılıçarslan, Nihat Boydaş ve Yusuf Özcan’ın her mecliste  “Bu nasıl bir köy Yarabbi, Alcı’nın ekmeğini yiyen, suyunu içen akıl almaz bir efsuna, sanatsal bir gizeme bürünüyor, Mevlana’dan daha felsefi sözler üretiyorlar” dedikleri Alcı Köyü’nün Gambır Koprü Enstitüsü ve Setenin Dibi Edebi İlimler Fakültesinden mezun gerçek şairlerini, yazarlarını, tarihçilerini ve edebiyatçılarını gören herkes bu köyün kalitesi ve kalibresini iyi bilir. Ahirete intikallerinde bile bu değerlerin adları, emekleri, eserleri, ortalıktaki kültür insanıyım diye gezen kusurlu ve kısır unvanlarca ne kadar perdelenmeye çalışılsa da hiç kimsenin gücü, kudreti Alcı Köyünün böyle kıymetlerini gölgelemeye yetmedi, yetemezde.

Köyümüzün, ilimizin, ilçemizin adını her yerde yücelten bu derya gönüllü şahsiyete Allahtan rahmet, eşi Hacer Yengeme, çocuklarına, tüm akrabalarına ve tüm köylülerime baş sağlığı ve sabır diliyorum. Aşıklar Aşığı Dindari’nin Oğlu Selahattin Kaynar Hocamızın eğitim, kültür, bürokrasi ve edebiyat dünyasına kazandırdığı eşsiz eserleri, unutulmaz yardımları, iltifatkar üslubu, bilge sohbeti ve zarif nezaketi hiçbir zaman ölmeyecek, ebediyen gönüllerimizde yaşayacak.

Rahmeti bol, ruhu şad, mekanı cennet olsun. Cenab-ı Allah’ın sonsuz huzurunda nur içinde uyusun.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.