[simple-author-box]
Ankara’nın yeni simgelerinden olan ‘Kızılca Gün Anıtı’ açıldı. Anıtın heykeltıraşı Yozgatlı Aslan Başpınar. Bu anıtı yazacak değilim. Konu pek çok haber ve yorum ile kamuoyuna mal oldu zaten. Sanatçının çok farklı bir yanına dikkat çekmek istiyorum.
Minnet, vefa borcu
Aslan Başpınar; Atatürk’e, Ankara’ya ve Türkiye’ye minnet borcunu birbirinden güzel eserlerle öderken, doğduğu yer olan Yozgat’ı da unutmadı.
Sanatçı, şehre Atatürk Anıtı ve Nida Tüfekçi Anıtını kazandırdı.
Ancak vefa ve minnet borcunu ödemesi gereken biri vardı, babası Veli Başpınar.
1996 yılında vefat eden babasının zihnindeki, yüreğindeki hali şöyleydi:
“Babam çok iyi ve çalışkan bir insandı. Bağ-bahçeyle uğraşmaktan keyif alırdı. Tarlaya giderken ağzında sigarası, ayağında çizmesi, omzunda küreği olurdu.”
Öyleyse…
“Ben de bunun anısına böyle bir heykel yapma arzusu duydum.”
Öyküdeki öyküler
Öykü kendi içinde de öykücükler taşıyor.
Aslan Başpınar, annesine bu niyetinden söz edince Nadide Başpınar çok seviniyor.
Kendisiyle ilgili haber ve röportajlarda kocasının çok sigara içtiğini ve bunun sonucunda da yakalandığı kanser hastalığından hayatını kaybettiğini belirten anne, heykeli dikilen baba vesilesiyle herkese ‘sigara içmeyin’ mesajı veriyor.
Ancak oğlunun bir diyeceği var:
“Doğal halini yapmasaydım, babam olmazdı. 50 yıl sigara içmiş insanın ağzında mutlaka sigarası olmalıydı.”
Bir insan çok insandır
Birey olarak yaşarken toplum içindeki yerlerimizle ilgili sorumluluklarımız, görevlerimiz de vardır. Heykeltıraş Aslan Başpınar, bunların gereğini fazlasıyla yerine getirenlerden biri. ‘Çalışkanlık Anıtı’, bunun en somut yansıması. Babasını ölümsüzleştiren vefalı oğul…