[simple-author-box]
Ressam, şair Selma Bora ile söyleşimizde, '”Toprağım'” dediği Akdağmadeni’ni, sanatını, şiirlerini konuştuk. Bakın neler anlattı;
-Sevgili Selma Bora sizi tanıyarak başlayalım.
-Ben Yozgat'ın yeşillikler içinde, çok güzel bir ilçesi olan Akdağmadeni doğumluyum. Orada evlenip Ankara'ya yerleştik. İki çocuk annesiyim, dünyalar güzeli 2 torunum, bir de sevgili eşim var. 40 yıldır Ankara'dayız artık Ankaralı oldum ama Akdağmadeni'nin yeri çok ayrı. Türkiye'nin küçücük bir parçası; toprağımı çok seviyorum.
-Akdağmadenliler birbirlerine çok bağlı. Ayrıca sanatçınız da çok. Anlatır mısınız bize?
-Evet özelliğimiz birbirimize olan tutkumuz. Küçükken duyduğum bir söz: “Atalarımın yattığı yer, kalbimin attığı yer”. Beni hep duygulandırır. Bir dönem sağ sol diye ayrışmalar olduysa da yeniden birbirimize kenetlendik. Yaptığım bir etkinlikte, biri sağcı biri solcu olan iki kişinin birbirlerini kucaklamasını gözlerim yaşararak izledim. İşte biz Akdağmadenliler buyuz. Herkesin birbirini tanıması, saygı ve sevgi bizim en büyük bağımız. Aile mezarlığımızın da oluşu beni daha çok bağlıyor toprağıma. Okuma oranımız çok yüksek. Net bilgi olarak yüzde 85 okuma oranı var. Bu da ekonomik zorluktan olsa gerek. İnsanlar okuyarak hayatlarına yön çizmek istemişlerdir diye düşünüyorum. Şu an sadece Akdağmadenli 48 profesörümüz var. Yazarlar, çizerler, şairler, ressamlar ayrı tabii. Bütün bu özellikler Yozgat için de geçerli. Türkiye’nin en çok piyano çalan ili neresidir diye sorunca Yozgat derler. Bu da bir zamanlar Ermeni vatandaşlarımız çok yaşadığı için. Ud ve keman çalan da çoktur.
-Sanat hayatınız nasıl başladı?
-Ben resim yapmaya sulu boya, karakalem çalışarak başladım. Ortaokulda Sabri Akça resim öğretmenimizdi. Şu an kendisi dünyaca ünlü suluboya ressamlarımızdan. Sabri Akça'nın öğretmenim oluşu benim için büyük şans oldu. Resimlerimi çok beğenirdi. 4 yıl kendisinden eğitim aldım. Ankara'ya gelince de DAM Galeri’de resim kurslarına gittim. Azerbaycanlı ressamlardan ders aldım. Ardından Ankara Ulucanlar Sanat Sokağı'nda atölyemi açtım. 10 yıldır atölyemde değişik tekniklerde; yağlıboya, noktalama, dekoratif çalışmalar yapıyorum; ama benim gönlümü noktalama tekniği aldı. Çok severek çalışıyorum. Daha çok portre ve mimari değeri olan resimleri noktalama olarak yapıyorum. Son yaptığım Akdağmadeni noktalama çalışmamı, yazar bir arkadaşın kitap kapağı olarak hazırladım. Bir de “Kırmızı Renkli Şiirler” adıyla şiir kitabım var. Bu şiirleri, çocuklarıma bir anı bırakmak için yazdım. Birçok karma sergiye katıldım. Kişisel sergilerimi Türk Hava Yolları, ABEM, Japon Vakfı, TBMM Sergi Salonu ve 3 tane de DAM Galeride açtım. Aklımda kalanlar bunlar. Beni en çok Abidinpaşa Köşkü'nde küratörlüğünü üstlendiğim ATATÜRK Sergisi etkiledi. 50'yi aşkın karma ve kişisel sergim olmuştur.
-Pandemi size neler hissettirdi, sanat adına neler yaptınız?
-İnsanların eşitlendiğini hissetim. Zengin, fakir birbirimizden hiç bir üstünlüğümüz olmadığını gördüm. Gözle görülmeyen bir mikrobun bize hükmettiğini hep birlikte yaşadık. Ben noktalama çalışmalarıma ağırlık verdim. Kültür Bakanlığı'na müracaat ettim. Çalışmalarım hazır, göndereceğim. Kabul edilirse Kültür Bakanlığı Sanatçısı olacağım. Pandemiden önce Yozgatlılar Derneği'nden teklif almıştım. Almanya, Fransa, Belçika ve Avusturya'da yapılacak etkinliklere katılmam için. Bu dönem ara verildi tabii. Pandemi günleri sonrası yurtdışında sergilerim olacak. Bir de “Yozgat ve İlçeleri” adı altında bir etkinlik düşünüyorum. Yozgat’ın ileri gelenlerini, sanatçıları, zanaatkarları bir araya getirerek hiç bir siyasi içeriği olmayan bir etkinlik olacak bu. Tabii bu zor günleri atlatmamız gerekiyor.
-Sanatçımız Selma Bora'ya bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederim. Yeni projelerinde başarılar diliyorum. Sanatla kalalım.