Güner Karabulut
Köşe Yazarı
Güner Karabulut
 

Kırık Sandalye...

Geçen haftaki yazımızda tekerlek farkı ile kazandığı belediye başkanlığı seçiminin başarısını sadece kendine bağlayan ve “Ben neymişim abi ya...” olarak özetlenebilecek azgın teke sendromunun siyasi hayatta nasıl uyarlanabileceğinin deneyini yapan yeni yetme bir siyaset esnafından bahsetmiştik. Halkı ile bütünleşme çalışması yapmak için Erzurum dağlarına çıktığını ve Elazığ’da meydana gelen depremin dahi onun bu çalışmasına engel olamadığını söyleyip takdirlerimi beyan etmiştim(!) Bu yeni yetme siyaset esnafı daha sonra annesinin makyaj çantasından malzeme araklayıp kullanma hevesinde olan 16 yaşındaki kız çocuğu gibi, güzel gözükme derdine düşüp büyüklerinden rol çalmaya başladı. Baktı ki efelenmek prim yapıyor ve ilk efelenmesini yaparak “Aklınızı alırım sizin” dedi ve taraftarlarının avam kesimi tarafından “Aferin” denilerek ödüllendirildi. Elit kesimden olan taraftarları ise “Bu delikanlılığı altına kırık sandalye konulup iki seksen yere düşmene sebep olanlara o anda niye göstermedin?” diye düşündü. Düşündü diyorum çünkü kimse dile getirmedi ama ben anladım. Bu yeni yetme siyaset esnafı seçildiği görevin hakkını ne kadar veriyor bilmiyorum ama kendini ülke gündemine sokabilmek için elinden geleni yaptığını biliyorum. Ayrılıkçı grupların siyasi uzantılarıyla da yan yana geldi marjinal grupların temsilcileri ile de yan yana geldi. Benim asıl dikkatimi çeken ise Ortodoks kilisesi Türkiye temsilcileri ile yaptığı görüşmeler. O Papaz efendi ile ne görüşüyor bilmiyoruz ama haber olmak veya Papaz efendiye şirin görünmek için yapıyorsa yanlış yol izliyor demektir. Amaç din ehline şirin görünmek veya haber olmaksa yap Diyanet İşleri Başkanı ile bir görüşme en azından bir ay manşette kalırsın. Bir büyükelçi ile lapa lapa kar yağarken balıkçıda yaptığı görüşme var ki bardağı silme doldurdu. Elinde kürek ile şehrinin yollarını açacak değilsin onu öğrendik de evinde hem kar yağışını izleyip hem de kestane közlemek varken ne işin vardı o büyükelçi ile? Şimdi sözümüzün dümenini yan yola kırıp tekrar ana yola çıkalım. Efendim, Meteoroloji Genel Müdürü oğluna sünnet düğünü yapmak ister ve tarihi belirler. Düğünde yenilecek yemeklerden tutun da mevlit dinlerken hangi kıyafet, çiftetelli oynarken hangi kıyafet giyilecek noktasına kadar her şey hesaplanır. Hatta takı töreninde insanlar sıra beklerken akıllara ucuz ekmek kuyruğu gelmesin diye ikili, gerekirse üçlü sıra olunması için dahi tedbir alınır. Kılı kırk yaran bir ekip çalışması ile her şey tamamdır. Nihayet düğün başlar ve tam ısınma turları başlarken bardaktan boşanırcasına yağan yağmur insanların çil yavrusu gibi dağılmalarına sebebiyet verir. Düğün yarıda mı kaldı kapalı bir yerde mi devam etti bilmiyorum ama aklıma şu soru geldi. İnsan açık havada düğün yapacak olur da düğün günü hava durumunu hiç merak etmez mi? Üstelik düğün sahibi meteoroloji genel müdürü ve işi hava durumunun üzerine kafa patlatmak ise hiç mi aklına gelmez? Bir berber düğün yapacak olsa ilk aklına gelen ev ahalisinin saç modelleri nasıl olursa iyi olur diye düşünmek olur. İşte yeni yetme siyaset esnafının başına da hava durumu müdürünün başına gelenler geldi ne zaman tatile çıksa İstanbul’u sel götürdü. Daha önce “Bu sürünün en önemli beş tekesinden biri benim” diyerek kendine önem biçerken, yağmura yakalanınca, “Tatil bana yakışıyor ondan gittim” şemsiyesini açtı! Du bakalı n’olcek?!
Ekleme Tarihi: 30 Temmuz 2022 - Cumartesi

Kırık Sandalye...

Geçen haftaki yazımızda tekerlek farkı ile kazandığı belediye başkanlığı seçiminin başarısını sadece kendine bağlayan ve “Ben neymişim abi ya...” olarak özetlenebilecek azgın teke sendromunun siyasi hayatta nasıl uyarlanabileceğinin deneyini yapan yeni yetme bir siyaset esnafından bahsetmiştik. Halkı ile bütünleşme çalışması yapmak için Erzurum dağlarına çıktığını ve Elazığ’da meydana gelen depremin dahi onun bu çalışmasına engel olamadığını söyleyip takdirlerimi beyan etmiştim(!)

Bu yeni yetme siyaset esnafı daha sonra annesinin makyaj çantasından malzeme araklayıp kullanma hevesinde olan 16 yaşındaki kız çocuğu gibi, güzel gözükme derdine düşüp büyüklerinden rol çalmaya başladı. Baktı ki efelenmek prim yapıyor ve ilk efelenmesini yaparak “Aklınızı alırım sizin” dedi ve taraftarlarının avam kesimi tarafından “Aferin” denilerek ödüllendirildi. Elit kesimden olan taraftarları ise “Bu delikanlılığı altına kırık sandalye konulup iki seksen yere düşmene sebep olanlara o anda niye göstermedin?” diye düşündü. Düşündü diyorum çünkü kimse dile getirmedi ama ben anladım.

Bu yeni yetme siyaset esnafı seçildiği görevin hakkını ne kadar veriyor bilmiyorum ama kendini ülke gündemine sokabilmek için elinden geleni yaptığını biliyorum. Ayrılıkçı grupların siyasi uzantılarıyla da yan yana geldi marjinal grupların temsilcileri ile de yan yana geldi. Benim asıl dikkatimi çeken ise Ortodoks kilisesi Türkiye temsilcileri ile yaptığı görüşmeler. O Papaz efendi ile ne görüşüyor bilmiyoruz ama haber olmak veya Papaz efendiye şirin görünmek için yapıyorsa yanlış yol izliyor demektir. Amaç din ehline şirin görünmek veya haber olmaksa yap Diyanet İşleri Başkanı ile bir görüşme en azından bir ay manşette kalırsın. Bir büyükelçi ile lapa lapa kar yağarken balıkçıda yaptığı görüşme var ki bardağı silme doldurdu. Elinde kürek ile şehrinin yollarını açacak değilsin onu öğrendik de evinde hem kar yağışını izleyip hem de kestane közlemek varken ne işin vardı o büyükelçi ile?

Şimdi sözümüzün dümenini yan yola kırıp tekrar ana yola çıkalım. Efendim, Meteoroloji Genel Müdürü oğluna sünnet düğünü yapmak ister ve tarihi belirler. Düğünde yenilecek yemeklerden tutun da mevlit dinlerken hangi kıyafet, çiftetelli oynarken hangi kıyafet giyilecek noktasına kadar her şey hesaplanır. Hatta takı töreninde insanlar sıra beklerken akıllara ucuz ekmek kuyruğu gelmesin diye ikili, gerekirse üçlü sıra olunması için dahi tedbir alınır. Kılı kırk yaran bir ekip çalışması ile her şey tamamdır. Nihayet düğün başlar ve tam ısınma turları başlarken bardaktan boşanırcasına yağan yağmur insanların çil yavrusu gibi dağılmalarına sebebiyet verir. Düğün yarıda mı kaldı kapalı bir yerde mi devam etti bilmiyorum ama aklıma şu soru geldi. İnsan açık havada düğün yapacak olur da düğün günü hava durumunu hiç merak etmez mi? Üstelik düğün sahibi meteoroloji genel müdürü ve işi hava durumunun üzerine kafa patlatmak ise hiç mi aklına gelmez? Bir berber düğün yapacak olsa ilk aklına gelen ev ahalisinin saç modelleri nasıl olursa iyi olur diye düşünmek olur.

İşte yeni yetme siyaset esnafının başına da hava durumu müdürünün başına gelenler geldi ne zaman tatile çıksa İstanbul’u sel götürdü. Daha önce “Bu sürünün en önemli beş tekesinden biri benim” diyerek kendine önem biçerken, yağmura yakalanınca, “Tatil bana yakışıyor ondan gittim” şemsiyesini açtı!

Du bakalı n’olcek?!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.