Güner Karabulut
Köşe Yazarı
Güner Karabulut
 

Sümerbank Pazeni

Üç beyaz diye isimlendirilen bir kavram var şu günlerde dilimizde ve pandalar gibi yemeği çok sevip hareket etmeyi sevmeyenlerin uzak durması tavsiye edilir. Herkesin bildiği gibi üç beyaz denildiğinde akla yağ, un ve şeker gelir ki eskiden üç beyaz tanımı bunlar değildi. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra en fazla ihtiyaç duyulan ve hem fiyat hem de bulunabilirlik olarak halkı zorlayan üç beyazın ismi un, bez ve gaz idi. Hükümetler en fazla tepkiyi bu maddelere zam yapıldığında alırdı ve onlara zam yapmamak için ellerinden geleni yaparlardı. Un beslenme, bez giyinme, gaz ise gaz lambaları vasıtasıyla aydınlanmayı sağladığı için çok önemliydi. Rahmetli annem ‘Çapın’ denilen Sümerbank üretimi bir kumaşın ne kadar dayanıklı olduğundan söz ederken ‘Pazen’ denilen kumaşın ise gösterişli ancak dayanıklı olmadığını söyleyip o günlerde giyinme ve örtünme konusunda çekilen sıkıntıları anlatıp “Yok öyle bayrama pantolon falan istemek. Babanın eski pantolonunu ters yüz edip sana diker Terzi Şakir” derdi. Sümerbank pazeninin dayanıksız oluşu bilhassa kadınların dilindeydi ve her evde su bulunmadığı için mahalle çeşmesinin önünde hergün yapılan sıra kavgalarında birbirilerine söyledikleri iki sözden birisi “Senin ağzını Sümerbank pazeni gibi caaart diye yırtarım” olurdu. Aradan yıllar geçti ve hem hayata dair beklentiler değişti hem de insanların kendilerini mutlu etme şekilleri değişti. Bunu farkeden siyasiler de bol keseden atıp halkın oyuna talip olmayı alışkanlık haline getirdi. Yine bu günler gibi ekonominin tepe taklak gittiği günlerin birinde tütün başfiyatının açıklanması seçimden sonra olacaktı ve Demirel bas bas bağırıyordu meydanlarda “Kim ne veriyorsa ben beş fazlasını vereceğim” diye. Sanki cebinden verecek ve verdi ama misli ile yine halkın cebinden çıktı verdiği para. Hiç unutmuyorum, her aileye bir araba ve bir ev sözü vererek iktidara gelen Çiller sayesinde bırakın evi, arabayı ahalinin önemli bir bölümü elindekileri kaybetti. Siyasilerin seçim kazanmak için vermeyeceği umut söylemeyeceği çarpıtma söz olmaz efendim. Bir örnek verecek olursak Hüsamettin Cindoruk’un anlattığı bir anı çok çarpıcıdır. Şöyle diyor hazret: “İsmet İnönü’yü yıpratmak için seçim çalışması için gittiğimiz yerlerde onun asker kaçağı olduğunu söylerdik ve halk da buna inanırdı. Biri çıkıpta bize sormazdı, ömrünün yarısı savaş meydanlarında geçmiş biri nasıl oluyorda asker kaçağı oluyor? diye?” Zaten toplum olarak en büyük eksiğimiz soru sormamak. Bilirsiniz ki çocuklar çok soru sorar ve bir kısım anne baba “Bıktım senin soru sormandan, soru sorma dediğimi yap” der. Neden bıkarlar soru sorulmasından? Çünkü her şeye itaat eden çocuk isterler aynı siyasilerin toplum değil sürü istedikleri gibi. Hem soru iki sebebten birinin oluşması durumunda sorulur ki olması gereken de odur. Birincisi bilmediği ve öğrenmek istediği için soru insan ama bizde böyle olmaz ve öğrenme maksatlı çok az insan soru sorar. Neden mi?  Çünkü “İnsanlar benim cahil olduğumu düşünecekler” diye korkar da ondan. Bilmez ki öğrenmek için soru soran insan bir şeyler bildiğini düşünen insandan çok daha önemlidir. İkinci soru sorma sebebi ise konuşulan konu hakkında bilgi sahibi olup, ona akıl satan insanın yanlış söylediklerini düzeltebilmek için soru sorar. Bizde bu kural da işlemez ve bir konu hakkında birşeyler bilen iki insan konuşmaya başladığında doğruyu bulmaya çalışma yerine dediğim dedik çaldığım düdük türküsü çığırırlar. “Suya sabuna dokunmazmış, pise bak” sözünün üstümde yarattığı yüz kızarıklığını aklımda tutarak yazımın son düzlüğüne geldim ve sözü yine siyasilere getirip bağlayalım fincancı katırlarını ürkütmeden. Efendim daha bir yıl var seçimlere ama çoktan seçim havasına girdik ve bu sürünün teke adayları arzı endam etmeye başladı. Kimi kendi istediği için kimi de toplum baskısı nedeniyle her yemeğe maydanoz hesabı ortalıkta gündem olma çalışması yapıyor. Ancak altılı mı yedili mi belli olmayan masanın aday ismi üzerine TIK yok. Açıklanmıyor çünkü seçim gelene kadar bu aday yıpranırmış. Yıpranacak insan seçimden sonra da yıpranır ve hiç bir saygınlığı kalmaz, bilmez misiniz? Siz de Sümerbank pazeni gibi caaart diye yırtılmayacak bir aday bulun olsun bitsin...
Ekleme Tarihi: 07 Ağustos 2022 - Pazar

Sümerbank Pazeni

Üç beyaz diye isimlendirilen bir kavram var şu günlerde dilimizde ve pandalar gibi yemeği çok sevip hareket etmeyi sevmeyenlerin uzak durması tavsiye edilir. Herkesin bildiği gibi üç beyaz denildiğinde akla yağ, un ve şeker gelir ki eskiden üç beyaz tanımı bunlar değildi. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra en fazla ihtiyaç duyulan ve hem fiyat hem de bulunabilirlik olarak halkı zorlayan üç beyazın ismi un, bez ve gaz idi. Hükümetler en fazla tepkiyi bu maddelere zam yapıldığında alırdı ve onlara zam yapmamak için ellerinden geleni yaparlardı. Un beslenme, bez giyinme, gaz ise gaz lambaları vasıtasıyla aydınlanmayı sağladığı için çok önemliydi. Rahmetli annem ‘Çapın’ denilen Sümerbank üretimi bir kumaşın ne kadar dayanıklı olduğundan söz ederken ‘Pazen’ denilen kumaşın ise gösterişli ancak dayanıklı olmadığını söyleyip o günlerde giyinme ve örtünme konusunda çekilen sıkıntıları anlatıp “Yok öyle bayrama pantolon falan istemek. Babanın eski pantolonunu ters yüz edip sana diker Terzi Şakir” derdi. Sümerbank pazeninin dayanıksız oluşu bilhassa kadınların dilindeydi ve her evde su bulunmadığı için mahalle çeşmesinin önünde hergün yapılan sıra kavgalarında birbirilerine söyledikleri iki sözden birisi “Senin ağzını Sümerbank pazeni gibi caaart diye yırtarım” olurdu.

Aradan yıllar geçti ve hem hayata dair beklentiler değişti hem de insanların kendilerini mutlu etme şekilleri değişti. Bunu farkeden siyasiler de bol keseden atıp halkın oyuna talip olmayı alışkanlık haline getirdi. Yine bu günler gibi ekonominin tepe taklak gittiği günlerin birinde tütün başfiyatının açıklanması seçimden sonra olacaktı ve Demirel bas bas bağırıyordu meydanlarda “Kim ne veriyorsa ben beş fazlasını vereceğim” diye. Sanki cebinden verecek ve verdi ama misli ile yine halkın cebinden çıktı verdiği para. Hiç unutmuyorum, her aileye bir araba ve bir ev sözü vererek iktidara gelen Çiller sayesinde bırakın evi, arabayı ahalinin önemli bir bölümü elindekileri kaybetti. Siyasilerin seçim kazanmak için vermeyeceği umut söylemeyeceği çarpıtma söz olmaz efendim. Bir örnek verecek olursak Hüsamettin Cindoruk’un anlattığı bir anı çok çarpıcıdır. Şöyle diyor hazret: “İsmet İnönü’yü yıpratmak için seçim çalışması için gittiğimiz yerlerde onun asker kaçağı olduğunu söylerdik ve halk da buna inanırdı. Biri çıkıpta bize sormazdı, ömrünün yarısı savaş meydanlarında geçmiş biri nasıl oluyorda asker kaçağı oluyor? diye?” Zaten toplum olarak en büyük eksiğimiz soru sormamak. Bilirsiniz ki çocuklar çok soru sorar ve bir kısım anne baba “Bıktım senin soru sormandan, soru sorma dediğimi yap” der. Neden bıkarlar soru sorulmasından? Çünkü her şeye itaat eden çocuk isterler aynı siyasilerin toplum değil sürü istedikleri gibi. Hem soru iki sebebten birinin oluşması durumunda sorulur ki olması gereken de odur. Birincisi bilmediği ve öğrenmek istediği için soru insan ama bizde böyle olmaz ve öğrenme maksatlı çok az insan soru sorar. Neden mi?  Çünkü “İnsanlar benim cahil olduğumu düşünecekler” diye korkar da ondan. Bilmez ki öğrenmek için soru soran insan bir şeyler bildiğini düşünen insandan çok daha önemlidir. İkinci soru sorma sebebi ise konuşulan konu hakkında bilgi sahibi olup, ona akıl satan insanın yanlış söylediklerini düzeltebilmek için soru sorar. Bizde bu kural da işlemez ve bir konu hakkında birşeyler bilen iki insan konuşmaya başladığında doğruyu bulmaya çalışma yerine dediğim dedik çaldığım düdük türküsü çığırırlar.

“Suya sabuna dokunmazmış, pise bak” sözünün üstümde yarattığı yüz kızarıklığını aklımda tutarak yazımın son düzlüğüne geldim ve sözü yine siyasilere getirip bağlayalım fincancı katırlarını ürkütmeden. Efendim daha bir yıl var seçimlere ama çoktan seçim havasına girdik ve bu sürünün teke adayları arzı endam etmeye başladı. Kimi kendi istediği için kimi de toplum baskısı nedeniyle her yemeğe maydanoz hesabı ortalıkta gündem olma çalışması yapıyor. Ancak altılı mı yedili mi belli olmayan masanın aday ismi üzerine TIK yok. Açıklanmıyor çünkü seçim gelene kadar bu aday yıpranırmış. Yıpranacak insan seçimden sonra da yıpranır ve hiç bir saygınlığı kalmaz, bilmez misiniz? Siz de Sümerbank pazeni gibi caaart diye yırtılmayacak bir aday bulun olsun bitsin...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.