[simple-author-box]
Kendilerine ‘bağımsız’ yeni bir hayat kurma peşine düşen Prens Harry ile Meghan Markle, çıktıkları yolda ilerlerken, uzaklaştıkları Buckingham Sarayı’nın nimetlerinden mahrum kalmayı göze alacak kadar ‘cesur’ davrandı.
İkinci Dünya Savaşının kıtalararasına yayılan ve ‘benlik, aşk, savaş’ girdabında gezinen öyküsüyle çok okunan kitap ve çok izlenen film olan “İngiliz Hasta”, prens ve prensesin haline üzülen adalıları ‘İngiliz yasta” yapsa da; konu her zamanki gibi ‘Kraliyet lehine’ bir magazine bulanarak ‘sevdirildi’ insanlara. Yoksa kıçına don bulamayanların ‘saraydan kaçış’la hemhali mümkün olmazdı!
Konumuz bu değil!
Başlıkta yer alan tırnak içindeki ‘pire’yi görenler, sonuna eklenen ‘ns’ ile girişteki konunun dışında bir muradım olduğunu anlamıştır şüphesiz.
‘Çukur’laşan insanlar gibi ‘pire’leşen prensler de var. Son dönemde bunun örneklerini o kadar çok görüyoruz ki, onlar gerçek bir ‘prens’ değil, taşıdığı unvanın önemi, anlamı dışında bir karakter serdeden ‘pire’ler.
Pişti oldukları hal, Machiavelli’nin ‘Prens’ kitabında öne sürdüğü, “prens gücünü korumak için her şeyi yapmaktan çekinmemeli” öğüdüdür!
Babası, emperyalizmin ağababaları ile ‘kılıç - küre’ oyunu sergilerken, kendisi, emperyal gaspçıya kaptırdığı yüz milyonlarca dolarlık paranın çekini sırıtarak verdiği pozla teslim edebiliyor. Bu zillet ile hep el üstünde tutulacağını zannederken birden bire ayaklar altında sürünmeye başlamasının sebebini kavramaktan da uzaktır bu ‘pire’nsler!
Terör örgütlerini beslerken, büyütürken, kullanırkenki halleri korkaklara has bir cesaret örneği olabilir ve bununla mücadele etmek çok kolaydır. Ancak dünya çapında ‘rejim muhalifi’ olarak tanınan gazeteci vatandaşı için ölüm emri vermek, cesedini bile yok etmek; önce inkar sonra kabullenme şaşkınlığını kıllı suretine yamadığı vahşi tebessümle silinecek bir ilkellik değildir. Aksine, hesabı sorulası bir insanlık suçudur…
Konumuz şu…
Bu tür ‘pire’nsler önce ‘sevicilerinin’ hışmına uğrar. ‘Katil’ ilan edilir mesela. Bu, hesabı sorulması gereken bir durumdur. Sonra, ‘muhatap’ kabul edilmez ve bir kenara itilir gibi yapılır. Fakat harcanmazlar. “Katil ama bize lazım” diyerek sırtları sıvazlanır.
‘Pire’nsler hâlâ, dünyaya verdiği pozun; ‘ben katilim’, ‘ben antidemokratım’, ‘ben halkımın paralarını gaspçı emperyallere teslim eden bir veliahtım’ anlamına geldiğini bilmeden sırıtır durur. Bilimden, felsefeden, sosyolojiden, siyasetten, insanlıktan uzak bu hal ve gidiş, ‘pire’ns için yolun sonudur. Fakat yine de bir ihtimal vardır ‘kurtuluş’ için…
Kendisini ‘pire’ns olarak kucağına oturtanların kulu/kölesi olmak, ülkesinin anahtarını onlara teslim etmek… Bu, bu tür ‘pire’nsler için hiç de zor değildir… Ülkesinin bayrağında yer alan figürlerin, mesajların anlamı filan da önemli değildir bu noktada. ‘Babasının malı’ gördüğü toprakların ve insanların tapusunu bir imza ile devrederler.
O zaman başladığı noktaya dönerler ve tepelerinde sallanan Demokles’in kılıcı ile yol almaya başlarlar. Taa ki, yerlerine yeni bir ‘pire’ns konana kadar. O ‘tip’ler de çok uzaklarında değildir…
Sözü uzatmayayım: “Ya devlet başa ya kuzgun leşe” arayışından uzak ‘pire’nsler, kuzgun dostudur. Maazallah!