[simple-author-box]
Gençliğimizde ‘faşizm’ aleyhine slogan atar, ‘goşizm’i duyar ama ne olduğunu tam kavrayamazdık ve fakat ‘deizm’den bihaberdik!
Sonra hepsini de didik didik ettik…
TDK’ya bakalım mı?
TDK, “Goşizm, solculuğun aşırı biçimi” diyor ama yaşamayan bilmez!
‘Aşırılık’ denen şey; ateşli tartışmalardan yumruklu kavgalara, birini ‘düşman’ ilan etmekten cinayet işlemeye kadar uzanan geniş bir yelpazeye sahipti.
TDK, ‘Faşizm’i, “İtalya'da 1922-1943 yılları arasında etkinliğini sürdüren, meslek kuruluşlarına dayanan, devlet sınırlarını genişletmeyi amaçlayan, yetkinin, tek partinin elinde toplandığı düzen.” Ve ardından, “Demokratik düzenin yerine aşırı bir ulusçuluk ve baskı düzeni kurmayı amaçlayan öğreti.” diye tanımlıyor. Bizim gençliğime ikinci tanım daha uygun düşüyor.
İşin teorisyenleri belki de her iki tanıma uygun bir söylem birliği içinde idi ama bizim gibi gecekondu veletleri daha ‘kestirmeci’ olduğu, yani, mevzuyu teorik açıdan ete-kemiğe büründüremediği için pratiğe geçer ve ikinci tanıma uygun söylem geliştirirdi.
Kaynak Batıda…
‘Deizm’e geçmeden önce şunu belirtmek isterim:
Arkadaş, o ne deli bir okuma dönemiydi! Ne Atatürk ne de (Nazım Hikmet ve Necip Fazıl Kısakürek gibi birkaç isim dışında) Türk edebiyatının önemli isimlerinin kitapları vardı elimizde. Varsa yoksa Marks, Engels, Lenin, Mao, Enver Hoca hatta tam bir Türk düşmanı olan Stalin imzalı kitapları su gibi içip bitiriyorduk…
Böyle böyle bir nesil eridi gitti…
Goşistler, solun her fraksiyonu içinde vardı. Kavgacı, vurdu, kırdıcı tiplerdi.
Bugünkü bakış açımla şunu söylemem yanlış olmaz:
-Goşist denen tipler, ajitatör olarak görev yapıp insanları özellikle de gençleri birbirine düşüren provokatörlerdi.
Bunlar, ortalık karışınca toz olan ve ertesi gün yeniden iş başı yapan illegallerdi.
“Faşizm”in kara, karanlık yüzü ise kendisini Türk, Türklük ve Türkiye için feda etmeye hazır olduğunu söyleyen Ülkücülere yamanan ‘faşist’ söyleminin membası idi.
Gariptir, ilginçtir; Ülkücüler bu yakıştırmayı üzerinden atmak için, “Biz faşist değil Türk milliyetçisiyiz” diye söylemlerde bulunsa, yayınlar yapsa da muarızları ikna etmeleri mümkün olmadı.
Oysa ‘faşizm’, Batının insanlık dışı uygulamalara imza atmış bir siyasal akımı idi. İtalya’da doğdu, Almanya’da büyüdü ve dünyayı kana bulayıp uykuya yattı. SSCB’nin çöküşü ile uyandırıldı, son 10 yıldır ise Türk ve İslam düşmanlığı ile azdı, azdırıldı…
Neye rağmen?
“Faşizm, geleneksel siyasi yelpazede genel olarak aşırı sağa konulsa da, siyaset bilimciler tarafından bu tanım yeterli görülmemiş, tartışılmıştır.” görüşüne rağmen.
Sanki her yerdeler
‘Deizm’e gelecek olursak…
TDK: “Tanrı’yı yalnızca ilk sebep olarak kabul eden, evreni bir Tanrı’nın yarattığına inanmakla beraber yaratıcının evrene hiçbir müdahalesi olmadığını ve olmayacağını savunan, vahyi reddeden görüş.” diyor…
Batıda ilk ‘deizm’ kelimesi 1564’te kullanılmış olsa da, Türkiye’de bunun yüksek sesle konuşulduğu süreç yenidir.
Buna rağmen gençler arasında hızla yayılan bir hal aldı.
Goşistler, Gezi ve benzeri olaylarda görüldü, görülüyor. Yani lüzum ettikçe çıkıyor ya da çıkarılıyorlar…
Faşistler, Avrupa’nın ‘medeni’ denen ülkelerinin sokak aralarına kadar yayılmış; yakıyor yıkıyor, öldürüyorlar…
Deistler, her yerde…
En yetkili ağızlar
Böyle olmasa; Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü rapor hazırlar ve bu rapor siyasilerin diline düşer miydi?
Ya da…
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, deizm için, “Ateizm Tanrı’yı da dini de her şeyi inkar etmek ama deizm çok enteresan bir tuzaktır. Bu tuzağa gelme noktasında olan arkadaşlarınız olursa onları uyarınız.” der miydi?
Sonuç: İnsanlığa düşman kişi, görüş ve ‘izm’ler hiç bitmiyor. Aman dikkat!