Söylem yatay eylem dikey!
[simple-author-box]
Gecekondu bir zamanlar ülkenin bir numaralı sorunuydu. Bu dertten kurtulmak AK Parti iktidarlarının en başarılı olduğu plan ve projelerin uygulandığı alan oldu. Çıkarılan kanunlarla gecekondu yapımını engellemek için yapana, yaptırana, yıkmayana, su, elektrik, doğalgaz bağlayana hapis cezası öngören hükümler getirildi. Etkili de oldu.
Yeni bir sorunumuz oldu
Bu düzenlemeler sonuç verdi ve gecekondular buharlaşırken bir başka sorun pörtledi: Gecekondulardan kurtulan şehirlerin etrafı kale görünümündeki binalarla, sitelerle çevrelendi. Öyle bir sorun ki şehirlerin doğasını, iklimini değiştiriyor. Asıl vahim yanı da ekilip biçilen araziler üzerine kuruluyor olması. Mümbit araziler çarpık yapılaşmanın acayip örnekleri ile talan ediliyor.
42. katta sinek, çiçek yok!
Bu binalardan birinin 42. Katında oturan bir dostum şöyle bir söz etmişti:
-Bizim evde hiç sinek olmuyor! Her çiçek de yaşamıyor. Kısa süre içinde soluyor, ölüyor…
Bu sözler aslında insanın doğayı ve kendisini nasıl bitirdiğinin özeti. Kıyamet alameti olsa gerek! Su havzalarının, ekilen tarlaların ve doğal kaynakların tüketildiği bir yapılaşma planlı da olsa plansız da olsa engellenmeli. 1950’de hızlanan şehirlere göç, dün ve bugün olduğu gibi önümüzdeki senelerde de olumsuz etkilerini devam ettirecektir. Türkiye’de nüfusun çok yakın bir gelecekte yüzde 80 gibi büyük bir oranla şehirlerde yaşayacak olması sorunun acilen çözümünü gerektiriyor.
Gündüzkondu dönemi
İşin kötüsü, artık ‘gecekondu’ değil ‘gündüzkondu’ yapılıyor! Hem de villa olarak, konak olarak… Derme çatma, baraka ya da konteynır olanları da var. Son imar affı ile bu gündüzkondular da sisteme dahil oldu. Yani işgalciler bir kez daha kazançlı çıktı!
Güneşin işkenceciye dönüştüğü bir günde otomobille dolaşayım dedim. Demez, dolaşmaz olaydım! Çevre yoluna çıkıp Ankara’nın çevresine baka baka ilerlerken gözlerim doldu. Yüreğim parçalandı. Belli noktalarda durarak fotoğraflar çekmeye başladım. Öyle kareler yansıdı ki 55 yıldır yaşadığım şehir adına endişelendim, utandım! Onu bu hale getiren utanmazları hak ettikleri şekilde andım…
Çok kez aynı şeyi mırıldandım: Vah vah, eyvah Ankara…
Ekleme
Tarihi: 08 Eylül 2021 - Çarşamba
Söylem yatay eylem dikey!
[simple-author-box]
Gecekondu bir zamanlar ülkenin bir numaralı sorunuydu. Bu dertten kurtulmak AK Parti iktidarlarının en başarılı olduğu plan ve projelerin uygulandığı alan oldu. Çıkarılan kanunlarla gecekondu yapımını engellemek için yapana, yaptırana, yıkmayana, su, elektrik, doğalgaz bağlayana hapis cezası öngören hükümler getirildi. Etkili de oldu.
Yeni bir sorunumuz oldu
Bu düzenlemeler sonuç verdi ve gecekondular buharlaşırken bir başka sorun pörtledi: Gecekondulardan kurtulan şehirlerin etrafı kale görünümündeki binalarla, sitelerle çevrelendi. Öyle bir sorun ki şehirlerin doğasını, iklimini değiştiriyor. Asıl vahim yanı da ekilip biçilen araziler üzerine kuruluyor olması. Mümbit araziler çarpık yapılaşmanın acayip örnekleri ile talan ediliyor.
42. katta sinek, çiçek yok!
Bu binalardan birinin 42. Katında oturan bir dostum şöyle bir söz etmişti:
-Bizim evde hiç sinek olmuyor! Her çiçek de yaşamıyor. Kısa süre içinde soluyor, ölüyor…
Bu sözler aslında insanın doğayı ve kendisini nasıl bitirdiğinin özeti. Kıyamet alameti olsa gerek! Su havzalarının, ekilen tarlaların ve doğal kaynakların tüketildiği bir yapılaşma planlı da olsa plansız da olsa engellenmeli. 1950’de hızlanan şehirlere göç, dün ve bugün olduğu gibi önümüzdeki senelerde de olumsuz etkilerini devam ettirecektir. Türkiye’de nüfusun çok yakın bir gelecekte yüzde 80 gibi büyük bir oranla şehirlerde yaşayacak olması sorunun acilen çözümünü gerektiriyor.
Gündüzkondu dönemi
İşin kötüsü, artık ‘gecekondu’ değil ‘gündüzkondu’ yapılıyor! Hem de villa olarak, konak olarak… Derme çatma, baraka ya da konteynır olanları da var. Son imar affı ile bu gündüzkondular da sisteme dahil oldu. Yani işgalciler bir kez daha kazançlı çıktı!
Güneşin işkenceciye dönüştüğü bir günde otomobille dolaşayım dedim. Demez, dolaşmaz olaydım! Çevre yoluna çıkıp Ankara’nın çevresine baka baka ilerlerken gözlerim doldu. Yüreğim parçalandı. Belli noktalarda durarak fotoğraflar çekmeye başladım. Öyle kareler yansıdı ki 55 yıldır yaşadığım şehir adına endişelendim, utandım! Onu bu hale getiren utanmazları hak ettikleri şekilde andım…
Çok kez aynı şeyi mırıldandım: Vah vah, eyvah Ankara…
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.