Güleryüzü, çalışkanlığı, saygısı ve yenilikçi faaliyetleriyle herkes tarafından çok sevilen Karahisartatlısı Köyü Derneğinin başarılı Başkanı Yusuf Solmaz; “Ben görevde olduğum müddetçe Karahisartatlısı Köylüleri birbirlerini asla unutmayacak, sürekli yardımlaşma ve dayanışma içerisinde olacaklar” derken,
Misafirperverliği ve cömert gönlü ile köyünün köylüsünün adını yücelten insanlardan İdris Aydoğdu, Mevlüt Baloğlu, Ömer Uslu ve Selahattin Özsu diyorlarki; “Bizim Karahisartatlısı’nda acılar ve sevinçler ortak yaşanır. Birimizin acısı hepimizi kahrederken, diğerimizin sevincine hep beraber ortak oluruz.” diyor.
Yine cömertliği ve yiğitliğiyle gönüllere taht kuran Fahri Solmaz, Nuh Batmaz, Ertan Özsu ve Seyfullah Kurt diyorlar ki; “Karahisartatlısı Köyünden olmak misafirperverlik, cömertlik ve asil soylu olmak demektir.” derken, “Köylülerimizin yüreklerindeki eşsiz vatanseverlik, rakipsiz Yozgat sevdamız ve bayrağımıza olan sonsuz tutkumuz bizlerde ve nesillerimizde asla yıpranmayacak ve asla azalmayacak.” Diyor.
DUYKON Genel Başkanı Ahmet Koç ise “Sadece bizim değil, en küçüğümüzden, en büyüğümüze kadar tüm köylülerimizin; köyümüz, Yozgatımız ve Vatanımız için yapamayacağı hiçbir fedakarlık yoktur. diyor
Köyünü, köylüsünü büyüten, hanesi, sofrası açık, alicenap ve elicömert değerlerden Nadir Demir, Nail Erdoğan, Hayati Atsız ve Fevzullah Akoğul da köyleri için diyor ki; Biz yüreklerimizle bağlılık yemini edip, büyüklerimizden öğrendiğimiz hürmetli hizmetleri sergiliyoruz. Hepimizin bu vatan için yapacağı mutlaka birşeyler olmalı, millet olarak fedakarlık isteyen bir güzergahtayız. Karahisartatlısı Köylülerinin mutluluğu ve Yozgatımızın tüm insanlarının sözünün eri, mert ve delikanlı kimlikleriyle tanınmaları için yapamayacağımız hiçbir fedakarlık yoktur” Diyorlar.
Dernek Başkanı Yusuf Solmaz bilge imamlığı ve öğretmenliğinin yanında aynı zamanda bir şairde İçindeki memleket aşkı ve toprak sevdasıyla köyüne bir şiir yazmış. Şiirini sizlerle paylaşıyorum.
KARAHİSARTALISI
Çoktan ayrıyım ben senden
Çok özledim Köyüm seni
Hem anamı hem babamı
Mezarda Necip Amcamı
Çok özledim köyüm seni
Hamurunu yufkasını
Viran olmuş yuvasını
Çardaklı Hatın Abayı
Çok özledim köyüm seni
Bahçesini bağlarını
Yaylasını dağlarını
Hastasını ölüsünü
Çok özledim köyüm seni
Ağa, beyi paşasını
Ocaktaki maşasını
Köyün Hasan Paşasını
Çok özledim köyüm seni
Askeri Şehidi eri
Köyümüzün harman yeri
Temiz hava esen yeli
Çok özledim köyüm seni
Koçları yiğidi merdi
Azası muhtarı ferdi,
Yozgatımın güzel yurdu
Çok özledim köyüm seni
Okulu, cami çeşmesi
Dağlarda soğuk eşmesi
Tarihi güzel çeşmesi
Çok özledim köyüm seni
Arısı peteği balı
Yaylalıktan gelen suyu
Bünyamin muhtarın huyu
Çok özledim köyüm seni
Çayırı çimeni kurdu
Cömerti, yiğidi merdi
Dedemizin oruç yurdu
Çok özledim köyüm seni
Davulu zurnası sazı
Halay tutan genci kızı
Kümeste ördeği kazı
Çok özledim köyüm seni
Kışı, baharı, yazını
Tepe, yokuşu düzünü
Su çeken gelin kızını
Çok özledim köyüm seni
Dağı taşı kor ateşi
Bulgur yarma dibek taşı
Aniş Bacım köfte aşı
Çok özledim köyüm seni
Yusuf yazdı tüm bunları
Tat’lılar saygı duymalı
Kadere razı olmalı
Çok özledim ben sizleri
Birazda Karahisartatlısı Köyünün kökeni ve tarihinden anlatalım. Güzel İnsanlar Karahisartatlısı Köyü Oğuzların Boz-Ok Kolunun Beydili Aşiretinden olup Kutalmışoğlu Süleyman Şah’la birlikte Kuzey Suriye’den Anadolu’ya geçen Türkmenlerle beraber gelmiş. Süleyman Şah’ın Anadolu fetihlerinin tamamında bulunmuşlar, hayvancılıkla geçindikleri içinde Anadolu’nun bir çok yerine dağılmışlar. Ana gövdesi Dulkadiroğlu Beyliğinin içinde yer alan Beydili aşireti, Karahisartatlısı köyününde olduğu guruplarla bugün Yozgat’ın bir çok köylerini teşkil eden Mamalu Türkmen oymakları içinde Bozok Platosuna yerleşmişler.
Tabiiki Balkanlardan, Kafkaslardan, Kerkük’ten, Tokat’tan, Gümüşhane’den ve serhat bölgelerindeki savaş mağduru vatandaşlarımızdan her köye olduğu gibi Karahisartatlısı Köyüne de Anadolu’nun birçok şehrinden getirilip ara ara ve aile aile iskan edilenler var.
Ama Karahisartatlısı Köyü nüfusunun ağırlıklı bölümü Oğuz Türklerinin Beydili Boyundan. Bizde bu köyün tarihçesini anlatırken bağlı oldukları Mamlu Türkmen Oymakları ve Beydili Aşiretiyle birlikte ele alacağız.
Kaynaklarda Oğuz Kağanın 6 oğlu olduğu, onlarında her birinin 4’er oğlu olduğu yazılı. Zaten tarihçile Oğuzların 24 boy olduğuna hemfikirler. Bu boylardan biride Bizim Sorgun Alcı Köyü ve sizin Karahisartatlısı Köyününde mensup olduğu Beğdililer… Zaman içerisinde Beydili ismi Elbeyli-İlbeyli diyede anılmış olsada tek bir boy olduğu ve diğer Türkmen boylarıyla beraber yüzlerce yıl öncesinden Anadolu’ya geldikleri söyleniyor.
Beydililerin konar-göçer boy olması, hayvancılıkla geçinmesi ve statik yerleşkelerden haz etmemeleri nedeniyle genelde özgür yaylaklarda eğleştiği, bir ara Osmanlı’nın iskan politikaları kapsamında önce Rakka’ya sürgün gibi gönderilip yerleştirildiği, sonradan oraları terkedip yine Anadolu’ya döndükleri görünüyor.
Beydililer yaylak ve kışlak kültürlerinin hareketi nedeniyle Anadolu’nun her yerinde yurt tutunan, çok dağınık coğrafyalarda bile yakın akrabaları bulunan köklü bir boy.
Aslında dünyada yaşayan bütün insanlar Ademoğlu olduğundan kökende kardeştir. Bir Türk nezaketiyle hepimiz bu kardeşlik bağına en samimi sadakatlerle zaten bağlıyız. Tabiiki politik arenada ayrışıp, araya giren zaman ve şartların etkisinde kültürel farklılıklar, değişen diller ve bozulan iletişimler nedeniyle tüm insanlar kendi aralarında milletler, boylar, kabileler, oymaklar, cemaatler vs. vs. adlarla çeşit çeşit gruplara ayrılmış.
İnsanlar çok daha öncede ayrışmışlardı ama, İlahi dinlere göre herşeyi yok eden büyük tufana karşı gemisine alıp kurtardığı insanlar ve diğer canlılarla Nuh Peygamber sayesinde dünya yaşamının tekrar başladığına, o tufandan kurtulan Nuh A.S.’ın oğullarıyla dünyada yine bir ayrılış güzergahının tekrar doğduğuna inanılır.
Nuh A.S.’mın oğlu Yafes’in soyundan geldiği söylenen Türkler, asırlar sonra Teoman önderliğinde kurdukları ilk Büyük Hun devletinin devamında, bu zamana kadar birçok devletler ve imparatorluklar kurdular. Tabiiki biz Karahisartatlısı Köyünün tarihi, töresi ve geneksel motiflerini anlatabilmek için mensubu olduğumuz Oğuz Boylarından bahsedip biraz daha tarihi güzergahımızı kısaltarak anlatmaya çalışacağız.
Özellikle Karahanlılar ve Gaznelerin coğrafyada verdiği huzursuzluk, biz Oğuzlar’a sürekli yerleşecek uygun bir mekan arayışına itmiş. Tabiiki dönemin şartları çetin. Savaşmadan, gücünü, kudretini etrafa göstermeden asla huzur bulamıyorsun. Oğuzlar’da bunun bilincinde ama maalisef güçleri hem zayıf, hem sınırlı.
Selçuklu hanedanına adını veren Selçuk Bey, Aral gölü ile Hazar denizi arasının egemeni olan Oğuz Devleti’nin komutanlarından Dukak Subaşı’nın oğlu olup, Oğuzların Kınık boyuna mensuptur. Tahminen 900 ve 1007 yılları arasında yaşadığı varsayılıyor. Selçuklu Devleti’ne de adını veren Selçuk ismi “mücadeleci” anlamındaki “salçuğ” sözcüğünden geliyor. Selçuk Beyin babası Dukak ise, cesareti, kuvveti, ileri görüşlülüğü ve devlet işlerindeki başarılarından dolayı “Temür-Yalığ” (Demir Yaylı) lakabıyla anılıyor. Oğuz Yabgusu; çocukluğundan beri yanında büyüyen Selçuk’u zekası, komutanlık vasıfları ve cesareti nedeniyle Subaşı olarak atıyor. Kaynaklarda yer alan bilgilere göre, Kıpçakların Oğuzları sıkıştırması, yer darlığı ve otlak yetersizliği nedeniyle; 100 süvari, kalabalık maiyeti ve çok sayıda hayvan sürüsüyle birlikte 961 yılında Oğuz Yabgusunun kışlık merkezi Yenikent’ten Siriderya ırmağının aşağı mecrasında bulunan Cend kentine göçüyor.
Selçuk Bey, gayrimüslim Türk ülkeleriyle İslâm ülkeleri arasındaki sınır bölgesinde yer alan Cend’de birlikte yaşamak zorunda oldukları halkın dinini ve âdetlerini benimsemedikleri takdirde sıkışıp kalmış küçük bir topluluk olarak kalacaklarını yanındakilere anlatıyor ve Müslüman olmaya karar veriyorlar.
Daha sonra Harzem’deki Zendek kenti ve Buhara’nın yöneticilerine elçi göndererek, kendilerine Kuran’ı ve İslâmiyet’i öğretecek kişiler gönderilmesini istiyor. Onların çeşitli hediyelerle birlikte yolladığı hocalar sayesinde İslâmiyet Selçuk Bey’e bağlı Oğuzlar arasında hızla yayılmaya başlıyor. Selçuk Bey Müslüman olduktan sonra Oğuz Yabgu Devleti ve gayrimüslim Türk boylarıyla ilişkisini kesiyor, onlara karşı sürdürülen cihad harekâtına katılıyor. Oğlu Mikail de böyle bir sefer sırasında şehid düşüyor. Selçuk Bey’e bağlı Oğuzlar bu tarihten itibaren Selâcika, Selcûkıyyân ve Türkmen adlarıyla da anılıyor.
Müslüman olduktan sonra itibarı daha da artan Selçuk Bey’in çevresinde kalabalık kitleler toplanıyor. Gayrimüslim Türklere karşı düzenlenen seferler ve Oğuz Yabgu Devleti’yle yapılan mücadeleler sonucunda Cend, Selçuklular’ın egemenliğine giriyor ve Selçuklu Beyliği’nin merkezi oluyor. Selçuk Bey bu tarihten itibaren “Gazi Hükümdar” unvanıyla anılıyor. Belâc ve Beruket kentlerini de ele geçiren Selçuk Bey’in giriştiği cihad harekâtı sayesinde çeşitli ülkelerden çok sayıda Türk, Selçuk’a bağlanmak için Cend’e akın ediyor. Selçuk Bey’in sadece kendine bağlı Oğuzlar arasında değil, bölgede hüküm süren Samanîler ve Karahanlılar gibi iki büyük devletin gözünde de itibar kazanıyor.
Büyük Selçuklu Devletinin merkezi Horasan’da Nişabur’da, Rey’de, Hemedan’da, Herat’ta olsa bile Oğuzların gözü hep Anadolu’ya dikiliyor. Çünkü buradaki gelişmeler onlar için çok daha etkileyici gözüküyor.
Yani çok kısa kesitlerle eskiyi yeniyi şöyle bir özetle anlatmaya çalışalım. Biliyorsunuz ki, tarihte Türk adıyla kurulan ilk Turk Devleti Bumin Kağan önderliğindeki merkezi Ötüken olan ve 552-630 yılları arasında hüküm süren Göktürklerdir. Türk töresi gereğince bu devletin idaresi Doğu-Batı diye iki idari birime ayrıldı. Bumin Kağan doğuda Büyük Kağan olurken, kardesi İstemi Yabgu’da Batı kanadının yönetimine yani Yabguluğa getirildi. Turk devlet anlayısına göre, Batı kesiminde görev yapan Yabgu’lar, Doğuda oturan Buyuk Kağan’a bağlıydılar.
Kökümüz Oğuzlar dokuz koldan oluşan bir toplulukla Batı Göktürkler içindeki On Oklar’a mensup olarak I. Göktürk Devleti kuruluuş zamanlarında Yenisey Irmağının batısında yaşıyorlar ve adlarına “Dokuz Oğuzlar” deniliyordu.
I. Göktürk Devleti, diğer Türkleri ve Dokuz Oğuzları kendi idaresinde toplayarak güçlendi, büyüdü ve hep beraber altın çağlarını yaşadılar. Çin ile yaptıkları savaşlarda hep başarılı oldular. Doğu ve Batı Göktürkler olarak ikiye bölününce ne yazıkki her iki Göktürkler de zamanla Çin idaresinde kaldılar.
50 sene sonra Türk kahramanı Kutluk İlteriş, Çin’e karsı bağımsızlık mücadelesi yaparak mücadeleyi kazandı. 682 yılında yine Ötüken’de II.Göktürk Devleti’ni kurdu. Bu devletin adına Kutluk Devleti de denir.
Dokuz Oğuzlar yine II.Göktürk idaresinde bağımsızlıkları için 5 defa baskaldırdılarsa da bastırıldılar. Başlarındaki Baz Kağan idaresinde Selenge ırmağı boylarında oturuyorlardı. 745 tarihinde Uygurlarla birleşip onların idaresine girerek II.Göktürk Devletini yıktılar fakat egemen olamadılar.
Daha sonra Uygurlar, Kırgızlarla birleşip Oğuzları Moğolistan’tan çıkardı. Oğuzlar da batıya göçüp Ceyhun Nehri, Aral Gölü, Hazar Denizi ve Güney Urallar arasındaki bolgeye yerleşip, batıdaki akrabalarına yani diğer Oğuzlara katıldılar.
Oğuzlar burada oldukça kalabalık bir kitle meydana getirdiler ve Karahanlılar’ın idaresine girdiler. Daha sonra baskentleri Sirderya (Seyhun) ırmağının güneyindeki 10. Yy.’la kadar kışlak olarak kullandıkları Yenikent olmak uzere bir Yabgu Devleti kurdular.
Oğuzların ilk Yabgu Devletlerinde Boz Ok, Üç Ok diye teşkilatları vardı. Oğuz Yapgu Devleti’nin X. yy. sonunda yıkılmasından sonra üç kısma ayrıldılar. Bir kısmı Karadeniz’in kuzeyinden Doğu Avrupa’ya, oradan da Makedonya’ya ve Trakya’ya vardılar. Ancak olumsuz şartlardan dolayı dağıldılar. Bunlardan bazıları paralı asker olarak Bizans ordusu içinde Malazgirt Savaşı’na katıldı, fakat Türk Selçuklu ordusundan tarafa geçip Alparslan’ın savaşı kazanmasına yardım ederken bir kısmı da yerlerinde kaldılar. Bugünkü Türkmenistan onların torunlarıdır. Bir kısmı ise yani Selçuklular da Horasan’a yöneldi.
Oğuzlar, XI. yy.’dan itibaren 200 yıl boyunca Asya bozkırlarından Orta ve Yakın Doğu’ya akarak, İran’ı, Azerbeycan’ı, Irak’ı, Anadolu ve Suriye’yi almışlar, daha sonra Mısır’ı, Kuzey Afrika’yı, Balkanlar’ı ve Viyana’ya kadar Orta Avrupa’yı yurt tuttular. Sırasıyla Seyhun boylarında Yapgu Devleti’ni, Buyuk Selçuklu Devleti’ni ve Atabeyliklerini, Birinci Türkmen Beyliklerini, Karakoyunlu ve Akkoyunlu Devletlerini, Dulkadirli, Ramazanoğlu ve diğer beyliklerini, Safavi Devleti’ni, Orta ve Batı Anadolu Beyliklerini, Osmanlı Devletini ve Türkiye Cumhuriyetini, hepsini de Oğuzlar kurmuştur.
Karahisartatlısı Köyünün mensubu olduğu Oğuzların Beydili Boyunun da göç güzergahları ve yerleşim merkezleri Kuzey Suriye, yani Halep, Rakka ile Antakya, Maraş, Sivas arasında yoğunlaşıyor.
Beydililer konar-göçer olmaları nedeniyle bir çok baskı ve dışlamalara maruz kaldılar ama birlik ülküsünden çıkmayıp, gelenksel motiflerindeki Türk nezaketi ve asaletiyle heryerde gönüller kazanarak göç güzergalarında silinmez güzellikte izler bıraktılar. Tabiiki kötülerimizde olmamış değil. Yada bazı kötüler Beydili boyunun adını kullanarak bizlere gıyabi nefretler yöneltmiş. Ama her zaman söylüyorum erdemlerle faziletlerle yüklü eşsiz bir Türk inceliğini bizlerin sayesinde tüm dünya tanımış.
Beydili oymağına mensup bir şairin şu tarihi şiiri aslında tüm geçmiş güzergahımızı neredeyse tam olarak özetliyor. Önce bu şiiri okuyup, detayları devamında yazalım. Arzediyorum.
Aral-Göl Buhara İran Horasan
Yıkıldı Gazneli Devlet Oğuz’dan
Büyük Selçukluydu adı o zaman
Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar
Yöneldiler ordan Anadolu’ya
Doğudan güneyden vardı oraya
Oğuz’un Beğdili en baş sıraya
Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar
Süleyman Şah ile beraber idi
Türkmenler içinde çok yiğit idi
Tarih boyle yazıp dile getirdi
Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar
Bir bölüğü Horasan’dan batıya
Ulaştı güneyden Anadolu’ya
Sahip idi bunlar teşkilat boya
Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar
Kondular göçtüler tam beş yuz sene
Yazları Sivas’a kışın Halep’e
Çok büyük il idi oymaklar ile
Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar
Kışlakları Maraş Halep arası
Yaylaları Sivas cevre merası
Sonra Anadolu oldu sılası
Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar
İkiye bölündü biri Sivas’ta
Bir bölüğü kaldı Halep Maraş’ta
Bir kısmı da Suriye’de haric’te
Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar
Ucyuz sene once Rakka iline
Surduler oraya seksen bin evle
Can verdi can aldı cekti sineye
Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar
Rakka’da sammarlar pek azgın idi
Lakin Beğdili’den cok satır yedi
Yılmadı dusmana aman dedirdi
Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar
Asalet gostermis yine gosterir
Comerttir elleri hem alır verir
Kıyamete kadar namı soylenir
Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar
Tarihler yad eder yiğitliğini
Rakka’da gosterdi ne idiğini
Mezhebi Hanefi İslamdır dini
Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar
Altındır karısmaz baska madene
Sakın ha Avsardır, Kara evli deme
Bayat da değildir yanlıs soyleme
Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar
Oğuzhan torunu Yıldızhan soyu
Yirmidort Oğuzun Beğdili boyu
Kadimden, temelden doğruluk huyu
Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar
Vasıfları ustun yiğit mert olur
Asil soydur kotuleri az olur
Asaleti hallerinden okunur
Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar
Haktan onlar sever kendi soyunu
Tutmustur bırakmaz İslam yolunu
Vatan millet icin acar kolunu
Beğdili-İlbeyli-Elbeyli bunlar
(DEVAM EDECEK)